Ölümünün ardından hükümet medyasında “ağabey” nidalarıyla anılan, Akit’teki gazeteciliğine vurgu yapılan, eylemleri ise “aktivist” diyerek geçiştirilen Yılmaz Yalçıner’den söz ediyorum.
Cenazesinde saf tutan AKP milletvekili Hasan Turan, tabutunun başında şunları söyledi: “Davası için çile çeken, bedel ödemeyi her zaman göze alan bundan çekinmeyen bir ağabeyimizdi. Yazısıyla, eylemiyle, tutumuyla, duruşuyla hayatında örnekti.”
Yalçıner’in bir başka hikâyesi ise hiç konuşulmadı.
Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999’da bombalı saldırıyla katledildi. Yaşasaydı, bu köşede benim yerime o yazacaktı. Parçalanmış bedeniyle son nefesini verdiğinde kundaktaki kızı henüz bir aylıktı.
Açıktan tehdit ediliyordu. Katlinden beş ay önce Akit gazetesindeki sayfadan söz ediyorum. “Yuh pişkin zorba” yazıyordu. “Zorba Kemalist gemi azıya aldı” başlığıyla hedef gösteriliyordu. Yetmemiş, Kışlalı’nın fotoğrafının üzerine çarpı atılmıştı. “Öldürüleceksin” mesajı günlük gazeteden veriliyordu. Ahmet Taner Kışlalı, Mustafa Yücel Özbilgin, Ali Günday... Liste uzuyor. Akit her katliamdan önce bunu yapıyordu.
ÇARPI ATAN YALÇINER
Yıllar sonra “Akit” deyip geçmedim. O sayfayı hazırlayanı bulmaya çalıştım. Dibinde bir isim yazıyordu: “Abdullah Birisi”.
Elbette uydurma bir isimdi. Fail kendisini saklamak için adını değiştirmişti.
İslamcı camia içinde bir araştırma yaptım. Bulmak zor olmadı. Kışlalı’dan sonra da birçok kişiyi hedef gösteren “Abdulllah Birisi”, Yılmaz Yalçıner’den başkası değildi. Kışlalı’nın katillerine yol gösteren isim, AKP’lilerin “ağabey” dediği, “örnek aldıklarını” söyledikleri Yalçıner’di.
Operasyonlar, yakalananlar, yargılananlar, itiraflar; İran bağlantılı “Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu” terör örgütünü işaret ediyordu. Katiller cinayet öncesinde defalarca İran’a gidip gelmişti. Eylem oradan buraya uzanmıştı. İşin ilginci, “dava adamı” denilen Yalçıner de bu örgütle bağlantılıydı.