Yerin yedi kat altından salona çıkardık. Her arada eksi yedinci kata tekrar inerdik. Çünkü adına “saray” denen adalet merkezinin en dibinde hapishaneden getirilenlerin zindanları olur.
9 yıl önce ilk duruşmalardan biriydi. Biz yedi katlı yolculuğa yönelirken hâkimlerden biri jandarmaların arasındaki Soner Yalçın’a seslendi. Samizdat kitabını uzatıp “İmzalar mısınız” dedi. Yalçın, “Yanlış anlaşılır” deyip reddetti. Ancak hepimiz şaşırmış, “böyle hâkimler de varmış” diye söylenmiştik. Hiç tanışmadığımız ama birlikte örgüt kurmakla suçlandığımız Hanefi Avcı’nın nasıl bir polis olduğunu o an anladık: “Öyle düşünmeyin, aksine Fethullahçı olmasaydı herkesin içinde bunu yapmaya cesaret edemezdi”. Sahiden de sona yaklaşırken Yalçın’ın tahliyesine tek itiraz eden Avcı’nın ilk şüphelendiği hâkimdi. FETÖ operasyonlarının ardından tutuklandı. Şimdi hangi cezaevinde bilmiyorum.
Filmlerde, dizilerde hırsız kovalayan, ceset inceleyen, mermi toplayan polisleri görürüz. Oysa cinayetler, hırsızlıklar, saldırılar düşünce ile çözülür. İyi polis, delilleri birbirine bağlayan boşluğu zekâsıyla dolduran kişidir.