Altılı Masa’nın iki büyük partisi olan CHP ve İYİ Parti, iş birliği yaptıkları DEVA, Gelecek, Demokrat Parti ve Saadet’le birlikte cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine hazırlanıyor.
Seçim süreci yaklaştıkça, ‘’Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” sorusu daha çok soruluyor.
Bu da gayet doğal…
Zira; seçilecek olan yeni cumhurbaşkanı ülkenin; dolayısıyla hepimizin kaderini belirleyecek.
Bu yüzden "Aday kim olacak?" sorusuna gayri ciddi bir şekilde “Sana ne?” diye cevap vermek, halka saygı duymamaktır.
‘’Oy vereceğim aday kim olacak?” sorusu gayet haklı, demokratik ve yerinde bir sorudur.
Anti-demokratik olan, halkın oy vereceği adayı belirleyememesidir.
Adaylık, 6 partinin genel başkanının iki dudağı arasında sıkışıp kalmıştır.
Halk, adayın ismini adeta kerpetenle söker gibi öğrenmeye çalışıyor.
İşte bu ‘’halksız siyaset’’tir.
GÜYA HERKESİ HALK SEÇİYOR…
Sorun sadece cumhurbaşkanı adayı ile sınırlı değil kuşkusuz…
Halkı parlamentoda temsil edeceği söylenen milletvekillerinin kim ya da kimler olacağı da bilinmiyor. 600 vekil adayı partilerin genel başkanlarının keyfine göre belirleniyor.
Genel başkanlar kimi istiyorsa o kişiler vekil, belediye başkanı, belediye meclis üyesi oluyor. Ki; bunların bazılarının gömlek değiştirir gibi parti değiştirdiğine utanarak şahit oluyoruz.
Demek ki; "tek seçici" olan genel başkanlar da yanlış tercihlerde bulunuyor.
CHP TABANI NE İSTİYOR?
Geride kalan günlerde Bursa’yı ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu’nu karşılayan bir grup partili, bu anti-demokratik sisteme karşı çıktıklarını belirten bir dosya sundular.
Önce Bursa ardından ise Ankara ve İstanbul’daki bir grup partili, "Parti içi demokrasi ve üyelere dayalı ön seçim istiyoruz" dediler.
CHP’liler, milletvekillerinin en az yarısının 1 milyon 320 bin üye tarafından seçilmesini istiyor.
Gayet haklı ve yerinde bir talep…
Bir partinin üyeleri kendisini ve dolayısıyla ülkeyi kimin yöneteceğine karar veremiyorsa, orada demokrasiden söz edemezsiniz.