Son bir ayda; Çin ve Türkiye’nin ardından Hindistan da Rusya’dan
S-400 füze savunma sistemi alım anlaşması yaptı. İsrail, Rus askeri
uçağını düşürdü. Rusya cevap olarak önce hava sahasını kapattı,
sonra Suriye’ye S-300’leri konuşlandırdı. Ortadoğu’da İran ile
Rusya arasında sıkı işbirliği sürerken Amerika, Suriye’nin yaklaşık
yüzde 30 toprağını işgal eden PKK/PYD terör örgütüne, son
verilenlerle birlikte toplam 16 bin TIR silah sağladı! Ve İran’a 4
Kasım’da petrol ambargosu başlatacağını açıkladı. Cevap olarak, Çin
ve Hindistan ambargoya uymayacaklarını ilan etti.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence,
4 Ekim tarihinde Hudson Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada;
Amerika’nın Çin’e karşı dış ticaret açığının 375 milyar dolara
ulaştığını, Çin’i 25 yıldır kendilerinin kalkındırdığını(!), buna
karşılık Çin’in “Made in China 2025 planı” ile gelişmiş
endüstrilerin yüzde 90’ını ele geçirmeyi hedeflediğini söyleyerek
ve bunu hırsızlıkla(!) yaptıklarını ima ederek Çin’e karşı resmen
soğuk savaş ilan etti. Çin misliyle cevap vereceğini zaten
açıklamıştı. Bir ilginç çıkış da Almanya’dan geldi, Dışişleri
Bakanı ABD’nin dünyadaki para trafiğini kontrol etmesine karşı yeni
bir ödeme sistemi kurulması gerektiğini açıkladı.
Bugün dünya 1980’den beri dünyanın jandarmalığı görevine soyunan
Amerika’nın karşısına dikilen farklı aktörlerin hamlelerini
izliyor. Çin, Rusya, Hindistan, İran ve Brezilya’nın lokomotif
olduğu yeni işbirlikleri gelişiyor. Bu ülkeler dış ticarette dolar
yerine kendi para birimlerini kullanmayı görüşüyor, bunun altyapısı
hazırlanıyor. Bu gruba destek veren Türk Cumhuriyetleri de var.
Türkiye bu süreci nasıl yönetmeli? Nasıl bir strateji izlemeli? Bu
soruların cevabı, kurguladığımız kalkınma planımızın başarısını
doğrudan etkiler. Yeni bir dünya mı kuruluyor?
Ce...