Geçen yazıda dış borç 467 milyar dolara, TL bazında krediler ise
toplam 2 trilyon 140 milyara çıktı demiştim. Şimdi son 10 ayda
neler oldu, ona bakalım. 14 Aralık 2017’de Merkez Bankası resmi
politika faizi yüzde 8’di. 14 Eylül 2018 itibarıyla yüzde 24’e
yükseldi. On ay içinde yüzde 300’lük bir faiz artışı ile karşı
karşıya kaldık. Bankaların uyguladığı kredi faiz oranları ise bunun
çok üstünde. Bugün gelinen faiz oranı ile Venezüella ve
Arjantin’den sonra dünyada en yüksek faize sahip üçüncü ülke olduk.
Türkiye son 9 ay içinde faizi böylesine hızla artırırken garip bir
olay daha yaşandı. 13 Aralık günü 3.85 TL olan dolar kuru 6 TL
seviyesine yükseldi. Yüzde 56 oranında arttı. Yani dolar kurunu
tutabilmek için süratle faiz artırdık ama kuru tutamadık. İkisi
birden roket gibi çıktı. Dolar karşısında diğer gelişmekte olan
ülke para birimleri ile karşılaştırınca, Türk Lirası’nın
performansı en kötü üç içinde. Faiz yükselince ne
oluyor?
Yüksek borcun faiz yükü katlanıyor. Dokuz ay önce kredi çekmek
isteyen yaklaşık yüzde 14 faiz ödüyordu. Bugün yaklaşık yüzde 36
ödüyor. İhtiyaç kredisi çeken, kredi kartı borcunun minimumunu
ödeyen vatandaş, işini krediyle döndüren esnaf büyük bir faiz yükü
ile karşı karşıya kaldı. Bundan sonra ne olur? Konkordato ilan eden
şirket sayısı 3000’i geçti. Arkası yağmur gibi gelecek. Vatandaşın
temel harcama enflasyonu yüzde 30’un üstünde. Peki bu kadar borçlu
vatandaş hem artan enflasyon, hem artan borç yükü, hem kısılan iş
imkânları ile nasıl baş edecek? Dolar yükselince ne
oluyor?
Bunu özel sektörün borcu üstünden örneklendirelim. Özel sektörün
365 milyar dolar borcunun Türk Lirası karşılığı 13 Aralık günü 1
trilyon 405 milyardı. Bugünkü kurla 2 trilyon 190 milyar liraya
yükseldi. Kur artışından ötürü 785 milyar liralık ek bir yük
oluştu. Ayrıca elektrik üretimini gü...