Vatandaşın gelir düzeyi ortada. Çalışanların ortalama maaşı 2
bin 500 lira civarında. İmkânı olan aile büyükleri, çocuklarına
ufak tefek destek veriyor. Geliri yetmeyen kredi kartına
yükleniyor, tüketici kredisi çekiyor. Bunlar gelirler kısmı. Bir de
giderler var. Son dönem fiyat artışları ile giderler çok yükseldi.
Gıda enflasyonu yüzde 40. Elektrik ve ısınma da aynı, yüzde 40.
Kısa vadede, hele “yüzde 10 indirim yaptık gibi sloganlarla”
enflasyona çözüm bulunamaz. Üretimi değil ithalatı teşvik eden
ekonomi politikalarının sonucu bu… Uyarmıştık… Yoksulluk sınırı 6
bin lirayı geçti.
Giderler kısmında diğer yük ise vergiler. İşte burada, kısa vadede
yapılabilecekler var. Patron da işçi de aynı vergiyi öder
mi?
Devletin en önemli gelir kaynağı temel olarak ikiye ayrılan
vergilerdir; 1) dolaylı vergiler; yani, günlük harcamalara ödenen
KDV, ÖTV, alım-satım vb. vergiler. 2) dolaysız yani doğrudan
vergiler; yani, gelir ve kurumlar vergisi. Dolaylı vergiler
adaletsizdir. Çünkü yiyecek, giyecek, barınma, ısınma gibi tüketim
miktarları belli bir sınırı aşmayan, temel ihtiyaçlara, gelirleri
ne olursa olsun herkes aynı vergiyi öder. Belirli sınırı aşmayan
dedim, çünkü zengin olsanız da kişi olarak günde bin yumurta
yiyemezsiniz, gıdaya ayda 50 bin lira harcamazsınız, günde 40 bin
km yol yapamazsınız. Yani aylık 1.600 TL asgari ücret alan bir
çalışan da, aylık 500 bin TL ortalama geliri olan müteahhit de
ekmeğe, süte, benzine, ısınmaya, telefona, elektriğe aynı fiyatı
ödüyor, aynı oranda vergi veriyor. Gelirine bakılmıyor. Bu sebeple
dolaylı vergiler adaletsizdir. 1980-2017 farkı
1980 yılında toplam vergi gelirlerinin yüzde 37’si dolaylı
vergilerden oluşuyordu. 2017’de toplam vergi gelirleri içinde
dolaylı vergilerin payı yüzde 67 oldu. Yıllar içinde ülke
ekonomisinde imalat sanayiinin payı düşerken finansal işlemlerden
kazançlar art...