2002 seçimlerinde yüzde 34 oy alan AKP, Meclis'teki temsil oranı bakımından yüzde 70'lere ulaşıyordu. DYP, ANAP, MHP gibi partilerin baraj altında kalışı, AKP'ye büyük bir iktidar fırsatı tanıdı. İlk yıllarında kısmen ılımlı giden AKP, laikliğiyle öne çıkmış kurumlarla ciddi bir güç savaşına girdi.
Daha sonrasında FETÖ'nün güçlendirilerek siyasetin nasıl tepetaklak edildiğine şahit olduk. FETÖ'nün güçlenmesiyle birlikte AKP'nin demokrasiden uzaklaşma süreci ortaya çıktı. Partilere düzenlenen kaset operasyonları, TSK'ya yönelik kumpaslar, sivil toplum kuruluşu yöneticilerine atılan haksız suçlamalar...
Siyaset, FETÖ'nün yöntemleriyle dizayn edilirken; iktidar, kendisine açılan yeni alanlarda daha sert bir "yandaşlaşma" operasyonu başlatıyordu. FETÖ, ahlak ve siyaset dışı yöntemlerle iktidara alan açmıştı açmasına ama karşılığını da fazlasıyla alıyordu. Adalet katledilmiş, devletin en kritik kurumları onların eline geçmişti.
Ancak bu birliktelik fazla sürmedi. FETÖ'nün kendisini Erdoğan'ın üzerinde konumlandırmaya çalışması ve beraberinde başlayan kavga, Türkiye'yi bambaşka bir atmosfere taşıdı.