ABD, 11 Eylül sonrasında "küresel terör" bahanesiyle Orta Doğu coğrafyasını parça parça ederken; birçok ülkenin sınırları, yönetim şekilleri, yüzölçümleri değişti, milyonlarca insan hayatını kaybetti. Müslüman kanaat önderlerinin vizyonsuzlukları, mezhepçilikleri ateşi daha da büyüttü. Bu tablonun mimarı ABD, askerlerini fiili çatışma bölgelerinden uzak tutarak, onlarca terör örgütünün ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
Bir süre sonra Müslümanların birbirlerini katlettiklerinin görüntülerini izlemeye başladık. Bu sırada Orta Doğu'nun toprakları yeniden şekilleniyor, yer altı ve yer üstü kaynakları ABD sermayeli şirketler arasında paylaşılırken, büyük bir savaş ekonomisi doğuyordu.
Türkiye ise; coğrafi yakınlığın ve Siyasal İslam'ın giderek güçlenen yapısından dolayı olayların bizzat içindeydi. Irak'taki işgal sonrasında Türkmenlerin kaderine terk edilmesi, çuval hadisesi, Habur skandalı, çözüm süreci ve en nihayetinde Başkanlık referandumuyla perçinlenen tablo...
***
Başkanlık sisteminin ilk gündeme geldiği dönemde Erdoğan'ın "Eyaletin nesi kötü... Osmanlı'da da Kürdistan vardı, bunları konuşmaktan çekinmemeliyiz" sözleri dikkat çekiciydi.