31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler için geri sayım sürerken, birçok ilde heyecansız bir hava var. Ekonomideki problemler dar gelirliden zengine, memurdan özel sektör çalışanına kadar herkesi vuruyor. Bu tabloda medyayı ve parayı elinde tutan hükümete yakın adaylar ne deseler, nasıl bir propaganda yapsalar tam olarak karşılık bulmuyor.
Özellikle son dönemde sokak röportajlarının sosyal medyadaki yankılarını dikkatle incelemenizi öneririm. "Biber 15-20 lira olmuş, artık yeter bir daha bunlara oy vermeyeceğim" diyerek iktidara eleştiride bulunan muhafazakâr seçmenin videoları yüz binlerce kez izleniyor.
Cumhur İttifakı'nın iki partisi AK Parti ve MHP'de ise tamamen farklı bir gündem var. HDP, terör ve "zillet ittifakı" söylemleri üzerine oturtulmuş bir propaganda süreci yönetiliyor. Önceki seçim dönemlerinde kısmen de olsa karşılık bulan bu durum, şu anki ekonomi şartlarında karşılık bulamıyor.
Aslında "heyecansızlık" olarak adlandırdığımız kısım da tam burada ortaya çıkıyor. Propaganda karşılık bulamadığı için, yıllardır alıştığımız kutuplaştırıcı ortam, artık oluşmamaya başladı. Seçmen çok daha olgun tepkiler veriyor.
Türkiye'nin genelinde görülen bu sakin hava Ankara'da ise oldukça farklı yankılanıyor. İş birliğinin adayı olan Mansur Yavaş, neredeyse siyasi mesaj vermeden kampanyasını yürütüyor. Yavaş bu yöntemi önceki seçimlerde de kullanmış ve epey destek almıştı. Ankara yerelinde belediyecilik açısından projelerini anlatıyor. Kutuplaştırıcı dil kullanmıyor, gösteriş ve üstten bakış zaten fıtratında yok.
Ankara'da AKP'nin kalesi olarak görülen Akyurt ve Kızılcıhamam'da, Yavaş'ın seçim bürosu açılışları oldukça dikkat çekiciydi. Rutin bir açılış olarak planlanan etkinlikler bir anda binlerce vatandaşın katıldığı mitinglere dönüştü. Önceki yerel seçimlerde muhalefet açısından böyle bir tablo görmemiştik.