Bir toplumun; gelişmesini, kalkınmasını engellemek istiyorsanız, o toplumun düşünme yetisini ortadan kaldırmanız gerekir. Düşünme yetisinin yitirilmesi sürecinde çok sayıda etmen vardır. Bunların başında sağlıksız beslenme gelir.
Düzgün beslenemeyen, fiziki aktiviteleri sınırlı, genetik bozukluklar taşıyan toplum, fikri anlamda gelişemez, bilgi üretemez hale gelir.
Bilginin dünyaya hükmettiği, bilgi üreten toplumların "ileri medeniyet" seviyesine ulaştığı günümüz şartlarında, bu gereklilikleri yerine getiremeyen milletler; sömürülmeye, kaderlerini başka ülkelerin inisiyatiflerine bırakmaya meyilli hale gelir, sistematik sağlık sorunları yaşarlar. Bu gibi ülkelerin en büyük gider kapısını da sağlık harcamaları oluşturur.
Erdoğan Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaptığı günlerde "Bizden mucit çıkmaz, biz ara eleman ülkesiyiz" sözleriyle Türkiye'ye bakış açısını ortaya koyuyordu. Bayraktar'a göre Türkiye'nin bilgi üreten, mucit çıkaran bir ülke olması imkansızdı. Bunun için "ara eleman ülkesi" olmalıydık!
Bayraktar'ın gafı aslında gerçeğin ta kendisiydi. Bayraktar zihniyetindeki yöneticilerin eliyle, Türkiye birçok alanda geriye giden bir toplum pozisyonuna geçti.
Türkiye, PISA'nın geçtiğimiz yıl yayınladığı eğitim raporunda birçok üçüncü dünya ülkesinin gerisine düşmüş, 2006'daki seviyesinden daha da kötü bir noktaya gelmişti. Eğitimdeki bu tablo; sanat, edebiyat, spor, mimari gibi alanlarda da etkisini gösterdi ve göstermeye devam ediyor.
Ecdadının tarihiyle övünen Türkler, giderek uluslararası yarıştan kopmaya, birçok alanda geri kalmaya başladı. Övündüğümüz tek alan, yeşili ortadan kaldırarak diktiğimiz çirkin binalar oldu... O binalarda kullanılan malzemelerin çoğunu da yurt dışından ithal ettik.