ABD'nin terör tehdidi geldiği iddiasıyla 3. Dünya Ülkelerine uyguladığı vize yasağına Türkiye'yi eklemesinin yankıları sürüyor.Çünkü uygulanan karar, vize krizinin çok dışındadır. Uluslararası ilişkilerde bu kararın tercümesi "Artık müttefik değiliz"dir.***1960 askeri müdahalesinden sonra (MBK içindeki 14'ler krizine kadar) Başbakanlık Müsteşarlığına getirilen Alparslan Türkeş, İçişleri Bakanlığı'nda teftişteyken kimsenin dokunmadığı bir odayla karşılaşır. İçinde Amerikalılar çalışmaktadır.Gazeteci Hulusi Turgut'un, Alparslan Türkeş'in hayatını anlattığı "Şahinlerin Dansı" isimli araştırma-inceleme çalışmasında konu şu şekilde geçmektedir:"27 Mayıs'tan sonra, bakanlıkları dolaşmaya başladım, İçişleri Bakanlığı'na gittiğimde, orada, ayrı bir odada, bir ayrı büroda Amerikalıları gördüm. Bizim yetkililere 'Nedir bu?' diye sorduğumda şu cevabı aldım:'Biz komünizmle mücadele için Amerika ile iş birliği yapıyoruz. Buradaki Amerikalılar da onlarla bizim aramızdaki iş birliğinin koordinasyonunu yapıyorlar.' Ama işi biraz daha inceleyince gördüm ki, İçişleri Bakanlığı'na dışarıdan gelen şifre, telgraflar ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor. Yani onlar, bunları görüyorlar, kontrol ediyorlar.Bunu öğrenince dedim ki:'Bunlar buradan çıksınlar, Amerikan Yardım Binası'na gitsinler. Orada çalışsınlar.'Ben bu talimatı verdikten sonra CIA'nın Ankara'daki başkanı olan Amerikalı zat (Arthur V. Miller) bana geldi. Ben ısrar ettim. Sonra dedim ki, 'Biz sizinle dostuz. Amerika ile dostluğumuzu sürdürmek kararındayız. Komünizmle mücadelede sizinle iş birliği yapacağız.Fakat onlar orada kalmamalı.'Derken, Amerikan Büyükelçisi geldi. Aynı talebi ileri sürdü. Israr ediyorlar, üzülüyorlardı. Ona da aynı şeyi söyledim. Bununla da yetinmeyip, ardından daha sonra bir de mektup yazdı Amerikan Büyükelçisi, 'Orası, zaten küçük bir odadır, önemli değildir. Orada kalmalarına müsaade edin' diyordu."Türkeş'in bahsettiği İçişleri Bakanlığı'ndaki oda CIA'nın açık bir irtibat bürosuydu. Durum o kadar ileri boyuttadır ki; İçişleri Bakanlığı'nın yaptığı yazışmaların hepsi bu odanın elinden geçmektedir!Daha sonraki yıllarda bu ofisin durumu ne oldu, meçhul... Başka bakanlıklarda da farklı ofislerin olması çok yüksek ihtimal.***2000'li yıllarda ise CIA ofisleri yerlerine FETÖ'nün nasıl yerleştirildiğini çok iyi biliyoruz.1960'larda, 70'lerde, 80'lerde açıkça bakanlıklara büro kuracak kadar Türkiye'yi sömürenler, 2000'lerde Balyoz, Ergenekon ve diğer kumpaslarla her yana sızdılar.Hatırlayın; Bülent Arınç'ın evinin önünde 2 subay yakalanmıştı. Haberlere göre yakalandıkları sırada Arınç'ın evinin planlarını yutmaya çalışıyorlardı. Bu iddiayı hükümetin yayın organlarından Star Gazetesi ertesi günkü manşetinde "Adresi yutamadan yakalandı" başlığıyla, Yeni Şafak "Notu imha edemediler" başlığıyla, Sabah Gazetesi de sürmanşetten "Arınç'a suikast iddiası ciddi" başlıklarıyla servis ediyordu. FETÖ'nün yayın organları Zaman ve Taraf da konuya kapsamlı bir şekilde yer ayırmışlardı. Hükümetten de suikast iddiasının doğru olduğu yönünde açıklamalar geliyordu.Sonrasında soruşturma büyüdü, FETÖ'nün savcıları, FETÖ'nün polisleriyle Kozmik Oda'ya girdiler. O günlerde Genelkurmay Başkanı olan İlker Başbuğ, Kozmik Oda'ya girilmesine neden izin verdiklerini "Başbakan Erdoğan, odanın soruşturmaya açılmasını, şüphelerin ortadan kaldırılması talebinde bulundu" sözleriyle açıklıyordu.***1960'lar ve son 10 yılda yaşananları "yahu ne günlermiş, nerelerden geçmiş bu ülke, çok şükür şimdi bizden korkacak hale geldiler" şeklinde yorumlarsak büyük bir hata yapmış oluruz. O günün CIA'yı kollayan büyükelçileri, bugün de FETÖ adına çalışan CIA'cı adamlarını kollamaktadır. Değişen sadece tarihtir, yöntem aynıdır.Eğer geleceğe dair doğru ve güçlü adımlar atmak istiyorsak önce kendi içimizdeki ihanet çeteleriyle hesaplaşmak zorunluluğundayız.1960'larda Türkiye'nin kalbine girip ofis kuranlarla, 2000'lerde TSK'nın kalbine girip planlarını çalanlar kimlerdir? Kimlerle iş birliği yapmışlar, kimler tarafından desteklenmişler, kimler tarafından önleri açılmıştır?10 yılda bir kapsamlı CIA operasyonlarına maruz kalan Türkiye'nin bu illetten kurtulabilmesi, romantik söylemlerle kolay değildir. "Silah almayalım görsünler günlerini, Amerikalılar da gelmesin, İncirlik'i kapatalım..." Bu gibi sözler ne yazık ki ilkokul seviyesinde bir reflekstir...Mesele; vatanına, milletine bağlı nitelikli kadroların yetiştirilmesi meselesidir.Bugün siyah dediğine yarın beyaz demeyecek; milletine güvenen, millî devlet modelini benimseyen kadrolara, siyasi anlayışa ve reflekslere ihtiyacımız var.