Onlara göre andımız çağ dışıydı... "Öğrencilerin sabahın köründe dikilip, aynı metni tekrarlaması 3. Dünya ülkelerine mahsup bir durumdu." Böyle yorumladılar. Tepkilere rağmen yasakladılar. "Sabahın körü vurgusu" önemliydi. Saatlerle oynadılar, el kadar sabiler kör karanlıkta yollara düştü.
Millî devletin temelini oluşturan ve vatandaşlık bağının tek cümlelik özeti niteliğinde olan Mustafa Kemal Atatürk'e ait "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü çağ dışı buldular. Dağlardan sildiler, araçlara ceza yazdılar, okullara sokmadılar. O sözleri, terör örgütünün belediye başkanlarıyla kent girişlerinden indirdiler. Onlar sildikçe vatandaşlar daha çok sahiplendiler, yazılmadık yer kalmadı.
Sonrasında ders kitaplarına el attılar. İçindeki bilgilerin çağa uygun olmadığını söyleyip Atatürk vurgularını azalttılar, Gençliğe Hitabeyi kitaplara koymamaya başladılar.
Tepki çekmemek için her yıl müfredat değiştirdiler. Böylece Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i günden güne hafızalardan silmeye çalıştılar.
Onların vizyonu çok daha büyüktü!
Ümmete hitap edip, Türkiye'nin Osmanlı coğrafyasında etkin olmasını sağlayacaklardı. İçeride sıkışıp kalmış bir Türkiye yeterli değildi. Anlatılanlar böyleydi.