Devletleri milletler, milletleri ise dilleri ayakta tutar.
Bu kapsamda 'devleti' büyük bir bina olarak düşünürsek ana harcını dil oluşturur. Harcın olmadığı, tutmadığı veya yıpratıldığı bir binayı ayakta tutamazsınız. Çünkü dili kaybederseniz; birlikte gülmeyi, birlikte ağlamayı unutursunuz. Sonrasında toplumsal hafızanızı yitirmeye başlarsınız ve en nihayetinde birliğinizi kaybedersiniz.
Türklerin son devleti olan Türkiye Cumhuriyeti dilini ve milliyetini kaybetmeye başladı. Bu süreç günden güne ve sistematik olarak seyrediyor. Adını da açıkça koymamız gerekiyor; Araplaşıyoruz, Araplaştırılıyoruz!
Son yıllarda Türkiye'ye hiçbir sınırlama olmadan gelen Arap misafirlerimizin kültürümüze ve kimliğimize yönelik baskınlıkları hepimizin malumu. Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, Türkçe tabela bulamıyorsunuz. Bazı belediyeler bu karmaşanın önüne geçebilmek için Arapça tabelaları kaldırmaya başladı. Hemen müdahale geldi. Türk Standartları Enstitüsü aracılığıyla tabelalarda iki dilli kullanımın önü açıldı. Tabelalar konusunda her türlü fedakârlık yapılırken dün İstanbul'da ilginç bir etkinlik düzenlendi; "İstanbul'da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı."
Düzenleyici İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı... Birçok ülkeden katılımcının yanı sıra "İstanbul'da yaşayan Arap aydınlar" ana kitleyi oluşturuyor. Konuşmaların yapılacağı kürsünün hemen arkasında etkinliğin posteri asılı... Türkçenin hemen altında aynı punto ve büyüklükte etkinliğin Arapçası yazıyor. Tıpkı tabelalarda olduğu gibi...
Açılış konuşmasını geçtiğimiz günlerde "Bilal Erdoğan Bey Hazretleri..." olarak selamlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan yapıyor. Erdoğan, İlim Yayma Cemiyeti Mütevelli Heyet Başkan Vekili sıfatıyla orada.