Yine Cumhuriyet tarihimizin en kritik virajının yıldönümünden her birinize sevgi ve saygılar...
Gündem yoğun. En çarpıcılarından ilki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun SADAT şirketinin merkezini basması ve ardından CHP grup toplantısında bu konunun en sert şekilde üzerine gitmesi. İkincisi ise Atatürk Havalimanı’nın Katar ve Suudi Arabistan baskısı ile yıkılmasına karşı CHP İstanbul Örgütü’nün “olay yerinde” yaptığı eylem ve basın toplantısı.
Bu konular üzerine beyin fırtınası yapmadan önce, muhalif kesimlerimize bir hatırlatma yapmak istiyorum: Biliyorsunuz yıllardır en sık kullanılan cümlelerden biri “Bu muhalefet de hiçbir şey yapmıyor ya!” Şimdi geçmişle ilgili analizleri bırakalım ve Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim: CHP artık gerçekten gündemi de belirliyor, karanlığın, ortaçağın üstüne de gidiyor. Bakın ben hiçbir çekince koymadan söylüyorum size: Kılıçdaroğlu’nun SADAT baskınını izlemek, orada kapının önünde yaptığı basın toplantısını dinlemek bana gurur verdi. “Bravo” dedim haykırarak, hem de dışımdan! Ardından Canan Kaftancıoğlu’nun Yeşilköy’de havalimanında içeriye alınmadan polis kuşatması altında yaptığı toplantıda da aynı gururu hissettim.
Gelin, siz de artık iç hesaplaşmalarınızı biraz erteleyin. Şayet “Zaten bunlara oy vermem, boş oy atarım daha iyi” ezberlerine kapılmış biriyseniz, lütfen bu tavrınızı şu seçim geçene kadar buzdolabına kaldırın. Tersine muhalefeti övün. CHP’yi övün. Her birimizin geçmişten bu yana biriktirdiği ağır eleştiriler malum ama biraz pragmatik olun ve reel politika çizgisinden uzaklaşmayın. Türkiye’deki haramiler düzeninin sürmesine yarayacak, eksantrik ancak içi boş gösterişten başka bir şey ifade etmeyen küsmelerinizi, siyaset “snobizm”lerinizi terk edin. “Sakın kendimi kaptırmayayım, benim bu muhalefeti beğenmek gibi bir gafletim olamaz” gibisinden düşüncelere kaptırmayın kendinizi... Ya da en azından muhalefetin yanlışlarına parmak bastığınız kadar doğrularını da dile getirmekten çekinmeyin, objektif olun.
Tersine doya doya alkışlayın, “helal olsun” deyin, “Keşke ben de orada olsaydım, acaba bir sonraki hamle hangisi olacak?” diye merak edin... Kimse sizden ömür üstünden bir aidiyet, destek veya partiye katılım beklemiyor. Yalnız inadınızı bırakıp bünyenizi içeriden çökerten dış etmenlerden kurtulmaya çalışmanızı bekliyor.