Haber gayet net ve kuru: Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimi, Erdoğan’ın açtığı 1 milyon TL’lik tazminat istemli davada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı aleyhindeki açıklamaları ile ilgili olarak “Sonraki süreçte daha dikkatli olması yönünde ihtiyati tedbiren uyarılmasına” karar verdi.
(Aslında hukukçu arkadaşlarım bir yargıcın bu kapsamda bir ihtiyati tedbir kararı vermesi olanağının hukuken mümkün olmadığını ve tedbir kararlarının icra edilebilir nitelikte olması gerektiğini ve bu yöndeki bir tedbirin icra yeteneğinin bulunmadığını söylüyor.)
Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nu susturmak için elinden geleni yaptığını, halka ulaştırdığı her düşünceden aşırı bir rahatsızlık yaşadığını görebiliyoruz.
Peki, Kılıçdaroğlu buna hangi tepkiyi veriyor, biliyorsunuz değil mi? Karaoğlan veya Dreyfus veya Uğur Mumcu veya Ahmet Taner Kışlalı benzer tehditler ve haksızlıklar karşısında hangi tavrı gösterebilir idiyse, o tavrı gösteriyor.
Lütfen hemen şaha kalkmayın, “Sen nasıl onlarla Kılıçdaroğlu’nu kıyaslayabilirsin!” diye... Sakin olun, ben kimsenin kişilik ve ideolojilerini kıyaslamıyorum. Ayrı konular bunlar. Savundukları için her riski göze almayı kabul eden özel kişiliklerden bahsediyorum. Diyebilirsiniz ki Türkiye’den verdiğin örneklerdekiler, duruşlarının bedellerini canlarıyla ödediler. İyi de unutmayın ki Kılıçdaroğlu’na da suikast komploları, linç girişimleri denendi. Her türlü siyasi veya hukuki susturma tehdidi önüne kondu ama Kemal Bey bütün bunlar karşısında geri adım atmadı! Bugün de hâlâ hiç ödün vermeden yoluna devam ediyor! Bir insanın, bölücüler veya yobazlar tarafından hayatına kastedilen kirli girişimlerde “öldürülememiş” olması, onun değerini azaltmıyor! Zaten hayattaki en büyük açıklarımızdan biri bazı insanların değerini onları kaybettikten sonra anlamak değil mi?