Sevgili Atam, büyük özveri, emek ve mucizeler yaratarak kurduğun Türkiye Cumhuriyeti bu hafta sonu 100. yaşını dolduruyor.
Ne kritik virajlardan ne akıl almaz durumlardan geçerek halkınla beraber başardın milli mücadeleyi…
Ne kadar isterdim sizinle bir akşam yemeğinde sohbet edebilme onuruna erişmeyi; Fransız İhtilali’nden, sanattan, güzel insanlardan, sinemadan, futboldan, barıştan, çok değerli annenden, seninle tek ortak yakınlarımız olan İsmet Paşa ve sevgili eşi Mevhibe Hanım’dan, Batılıların ileri medeniyetlerine rağmen kurtulamadıkları önyargıları ve fırsatçılıklarından söz edebilirdik… Belki “Maymunların resim yapma hakkı” kitabımı özetlerdim, senden ne kadar esinlendiğimi aktarırdım…
Kim bilir ne unutulmaz anlar ne derinlikli detaylar geçti hayatından… Mesela 10 Ağustos 1915’de Conkbayırı’nda hayatını kurtaran Omega marka cep saati… Maalesef bu tarihsel değeri hediye ettiğin Alman komutan Liman von Sanders’in ölümünden sonra o saatin izine rastlayan olmamış!
Samsun’a gitme kararı aldıktan sonra, 16 Mayıs 1919 tarihinde Şişli’deki evinde, Bandırma Vapuru’nun İngilizler tarafından batırılacağı istihbaratını üç ayrı kaynaktan öğrendin ama tabii ki yolundan dönmedin. İngilizlerin vapuru silah aramak için Kavaklar’da dört saat durdurmalarına köpürdün ama yine de pek renk vermedin. Aldığınız tek önlem, İsmail Kaptan’a “Sahile yakın gidelim lütfen” komutunu vermen oldu.