Kâbe imamı : " Allah'ım Türkiye'ye yardım et!" diye ağlayarak dua ediyor, Brezilya'da bir anne :" Türkiye darbeden kurtuluncaya kadar beni secdeden kaldırmayın." diyerek saatlerce secde halinde darbenin bastırılmasını bekliyor, Türkiye ve ümmetin selameti için gözyaşı döküyordu. Diğer yanda ise her fırsatta milletin idarecilerini darbelerle darağaçlarıyla tehdit edenler, darbecilerin ışıldaklı yollarından giderek villalarının seyir teraslarında koltuklarına yaslanıp viskilerini, içerek darbe / işgal girişimini seyrediyor, kendilerine zelil bir görevin verilmesini bekliyorlardı. Gezi'de saldırdılar. 17/25 Aralık'ta yargı ve emniyeti kullanarak darbeyi denediler. 2015 Aralığında çukurlar kazıp bombalı tuzaklarla saldırdılar. Ve çukurlara gömülüp tuzaklar başlarına geçirilince üç ay sonra FETÖ'yü saldılar milletin üstüne,
19 Ocak 2014...
MİT Tırları'nın durdurulması. İhanetin bir ayağı... Türkiye'yi 'Saldırgan dış politika izlemek'le suçladılar, casusların dabecilerin yoldaşları. Türkiye'nin güçlenmesinden paniklediler, yollara düştüler. 15 Temmuz'u 'kontrollü darbe' diyerek karalamaya yeltendiler. "Alçaklık ve ihanet silahını yağladı" 15 Temmuz'da. Vatanın sahipleri indi meydanlara. " Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!" diyerek şahadetleri dinin temeli olan ezanlarla selalarla yürüdü, bu aziz millet. Her biri birer Alparslan, Fatih, Yavuz ve Recep Tayyip Erdoğan olup yürüdü. Ve sustu Ebreheler, Ebu Cehiller, Ebu Lehepler. Sustu Müseylemeler...
26 Ağustos 1071'de : " Şehit olursam elbisem kefenimdir. Allah'ım bizi kafirler topluluğuna karşı muzaffer kıl. " diyerek cihat eden Sultan Alparslan'ı 15 Temmuz'da, saat 00.12'de Marmaris'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'ın şahsında milleti meydanlara, havaalanlarına çağırırken gördük. Şöyle diyordu:
" ...Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum. Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar...
...Ben de Cumhurbaşkanı olarak meydana geliyorum... Ölümüne! Ölümüne!"