Londra’da bir büyük otelin girişi…
Bir grup Türk görevli, hepsi takım elbiseli, kravatlı, ellerinde
birer çanta asansörü bekliyorlar…
Asansör geldi…
Kapısı açıldı, bürokratlar “Önce siz buyurun” diye birbirlerini
ittirmeye başladılar… İri yarı olanı küçük olanı ittirdi, küçük
olanı “Olmaz valla, o şeref bize ait” diye kenara kaçtı, üçüncüsü
onu yakaladı, var gücüyle öne itti…
Asansör gitti…
Asansör geldi, iri yarı olanı “Buyursunlar” dedi… Öbürünü ittirme
başladı… Üçüncüsü geri çekilip, manda gibi eğilip kafası ile her
ikisini birden önüne kattı ama asansörün kapısına denk getiremedi,
“Mümkün değil siz buyurun” diyerek duvara yapıştırdı…
Asansör gitmişti, bekleyen birkaç İngiliz kaçıştılar…
Küçük boylu olan iri adamın koltuğunun altından sıyrılıp “Valla
olmaz müdürüm, önce siz buyurun” dedi ve bir dördüncüsünün beline
kafasını dayayıp itti…
Asansöre denk getirmişti ya müdür ayaklarını V biçiminde açıp
asansörün kapısına dayayarak “Siz buyurmazsanız aha şuradan şuraya
adımımı atmam” dedi…
O sırada bir İngiliz kız çığlık attı:
“Yetişin, asansör boşluğuna adam atıyorlar…”
★
Biraz abarttım sanki…
Ama yurt dışına gönderilen, dil bilmeyen görevlilerin binlerce
trajikomik hallerinden birisidir…
★
AKP döneminde bu bir devlet politikası oldu, ödüllendirilmek
istenen, yakınlar, akrabalar, yandaşlar… Ya da bir halt karıştırmış
da gözden uzaklaştırılmak istenenler, cep dolusu dolarla yurt
dışına gönderiliyorlar…
Çok kaybolan oldu, polis bulup elçiliğe getirdi…
Bern Büyükelçiliğine 12 bin dolar maaşla ateşe atadılar, dil
bilmediği için yanına 6 bin dolara tercüman tutuldu bu ülkede…
En son; bu bayram öncesi 71 ülkeye, 6 bin dolarlar 100 müşavir
göndereceklerdi, baktılar dil bilen yok…
Yönetmelikteki dil bilme şartını kaldırdılar…
★