Sandığa gittiniz… Oy kullanmış çıkmakta olan rahmetlilere selam verip geçtiniz… Muhtarın rahmetli dedesi de rahmetli sülaleyi alıp gelmiş… Tekel büfesinde “ikametgah” eden otuz aile de oy kullanmak üzere orada… O uzak beldelerde, sizi vurmasın diye kapıda bekleyen Kalaşnikof'lu korucuya selam verip “Evet” verecekmiş gibi yaptınız… * Oy pusulası ile mühürsüz zarfı alıp kulübeye girdiniz… “Hayır”ın üzerine bastınız… “Tercih” vuran mühürden emin olmak için eğilip baktınız; “Evet” diyor… İstediğin kadar “Hayır”a bas… Basınca “Evet” çıkıyor… Yani “Hayır” demek için dahi “Evet” lazım… * “Tercih” mührü yetmedi dediler, gözden uzak bölgelerde sandıklara “Evet” mühürleri koydular… Siz normalseniz, önemli olan niyetinizi belirlemek, ama tasnifçiler normal değilse “evet” sayılır… Bu durumda zarfı atarken uyarmak kaldı size: “İki evetten öbürü benimki…” * Buna da şükretmeli… Her iki tarafında da “Evet” yazan oy pusulası koymadılar… * Bu YSK; Tayyip Erdoğan'a yer açıp Meclis'e sokmak için bir gecede seçim iptal eden yer… Önceki referandumu 12 Eylül gibi suçlu bir tarihe denk getiren kurul… Nüfus sayımına göre oy kullanma yaşındaki vatandaş sayısının azaldığı bir dönemde seçmen sayısını 6 milyon artıran mahkeme… Başka renk yokmuş gibi “Hayır” için kahverengiyi seçen kurul… * Bu kez; yasaklarla, yalanlarla, baskılarla, daha sandığa girmeden çalınan irade yetmedi… Tüy diktiler… * Sonuçta; oylarımız çalındı… Cumhurbaşkanı açıkladı zaten: “Atı alan Üsküdar'ı geçti…” Daha nasıl itiraf etsin…