“Aldatıldık…”
“Ben de ne safmışım…”
“Ah salak kafam…”
“Nasıl da inandık…”
“Ben eşeğin tekiyim…”
*
Türkmen evine bir şıh misafir geldi, cübbeli, sarıklı, torba
sakallı…
Buyur ettiler, köylülerle birlikte odaya aldılar, köylüler ne
keramet edecek diye ağzının içine bakarken, şıh arada bir irkilir
gibi yapıp “Hoşt” diyordu…
Köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti
olduğunu anlayamadılar, merakla sordular:
“Ya şıh hazretleri nedir o arada hoşt
dediğin?..”
Şıh:
“Bir köpek Kabe'nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor,
onu görüyorum tabii ki, hoşt diye kovalıyorum…”
Köylülerin itikadı bir iken bin oldu…
Olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı
hazırladı, herkesin önüne üzerinde et olan pilav geldi…
Şıhın tabağında sadece pilav vardı…
Şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren hanım
ağaya “Benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi
var mıdır ey hatun?” diye sordu…
Hanım ağa yaklaştı, tabağı ters çevirdi, onun etlerini pilavın
altına koymuştu… pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki
kepçeyi şıhın kafasına indirdi:
“Ulan tabağındaki eti görmedin de, Kabe'deki iti mi
gördün?…”
*
Nasıl görmediniz?..
“Aldatıldık” demek yeterli midir?..
Yani; her örgüt soruşturmasında “Yardım ve yataklık
edenler” sorgulanır
da, FETÖ'de “Yardım ve yataklık
edenler” sorgulanmayacak mı?..
Sormayacak mısınız;
olmayan “Ergenekon'u”, olmayan“Balyoz'u” gördünüz
de, içinizdeki FETÖ'yü mü görmediniz?…