O gece otelin kapı camına iki küçük el yapışmıştı…
Uzun süre bekledi…
Kimi zaman eller yumruk olup cama “açın” diye vuruyordu, kimi zaman halsizleşip avuçlar aşağıya doğru kayarken, arkasında ter ve gözyaşından bir iz
bırakıyordu…
O gece çocuklar kaçıp sığınacak yer arıyorlardı…
Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kesilmesin diye başlattıkları, dünyanın her tarafında gururla karşılanacak bir direniş, bir anda “terörist”, “vatan haini”, “eşkıya”suçuna dönüşmüştü…
Arkalarında TOMA’lar, coplar, gaz bombaları, boyalı sular ve kelepçeler
vardı…
Etrafları sarılan ve korkan gençlerden kimisi Divan Oteli’nin camlarına dayanmışlardı ve kapılar kapalıydı…
O iki küçük el çığlık çığlık kapının camındaydı…
*
Otel yönetimi şaşkındı…
Böyle hukuksuz, zalim ve ahlaksız bir ortamda, o çocuklara yardım etmek
özellikle işadamları açısından intihar sayılırdı…
Telefonlar işliyordu…