Kıbrıs meselesi sürerken, Londra'daki o görüşmeden sonra AA haber geçmişti:
“Başbakan Demirel masayı yumrukladı…”
Yalakalık için bulunmaz fırsattır böyle zamanlar…
Manşet yaptık tabii ki:
“Masayı yumrukladık…”
Resim geldi, masa yok…
*
Dün baktım, manşet atmış gazetesi:
“Noktayı koydu…”
*
ABD özel görüşme 20 dakika…
Oturup 20 dakikaya ne sığar hesabı yaptık:
“Oh prezident Erdoğan, how are you?”
“Sizi sormalı…”
Hoş-beş, iki dakika gitti…
“İkimiz de atı alıp geldik…”
“Atınız da mı var?..”
“Hayır, bizde atı alan Üsküdar'ı geçer derler… İkimiz de atı aldık geçirdik diyorum…”
“Vaavv….”
İki dakika daha düş…
*
16 dakika kaldı…
Dil yok malum… Her birisinin söylediğini tercüman tekrarladığına göre, konuşma sürelerinin iki katını al, ya da 16'yı ikiye böl…
Kaldı 8 dakika…
*
Açıklamalarına bakılırsa; 8 dakikada görüşülenler:
PYD'ye verilen silahlar, Suriye'nin geleceği, Musul kuşatması, IŞİD'e karşı ortak mücadele, Rusya ile ilişkiler, İncirlik konusu, PKK terör örgütü, FETÖ, Gülen'in iadesi, karşılıklı ticaretin geliştirilmesi, silah sanayi, istihbaratın paylaşılması, mülteciler meselesi, güvenli bölgeler…..
*
Gördüğünüz gibi her ciddi sorun 35 saniyede çözüldü…
Çıkıp “Görüşme çok olumlu geçti” dediler…
PKK uzantısına verilen silahlar mı geri alınacak?.. Terör örgütü yerine Türkiye ile mi hareket edilecek?.. Gülen mi iade edilecek?..