“Ben çocuğumu aydın olarak yetiştirmek istemiştim… Ama yüreğinde Allah sevgisi de olsun derdim… Bir gün geldi kimi derslerde başında külah, ona hurafeleri öğretmeye başladılar… Ve ben hiç istemediğim halde kendi inancımdan şikayetçi oldum… Dinimi istemedim… Kendimi suçlu hissettim, utandım, ağladım… Karşı olduğum şey inancımız değil, onun zorla ve ilkel biçimde bebeğime verilmesiydi… Ama yine de geceleri uyuyamadım… Ben sadece bir anneydim, bebeğimi korumak içgüdüsü ile itirazım vardı… Ben onun; dil bilen, şarkı söyleyen, şiir okuyan, dans eden, piyano çalan, kızlarla arkadaşlık yapabilen, ama yüreğinde de inancı olan aydın bir birey olmasını istemiştim sadece… Ona bakarken kimi zaman durduğum yerde ağlıyorum… Ellerimi tutup yanağına bastırıyor, niye ağladığımı soruyor, söyleyemiyorum…….”
*
Böyle diyor anne…
Kapattığımda, bir süre elimdeki telefona baktım…
*
Günahkarsın imam
Bu ülkede kimi kesimler seni istiyor ama her iki kişiden birisi sana baktıkça yüreğindeki inancını yitirdi…
“Camiler eskisi kadar anlamlı değil bana… Ezan sesini eskisi gibi burnumun direği sızlayarak dinlemiyorum”diyordum ben…
Yalnız değilim demek…
*