Geçtiğimiz günlerden bir gün…
Biri kız üç arkadaş fiber motorlu küçük sandalla Güney
Marmara’da Paşalimanı Adası’na
yüzmeye gittiler…
İsimleri bende saklı, anlatımlarını aktarıyorum:
*
“Adaya yaklaştığımızda doğa; mavinin her tonuyla,
kayalıklarıyla, martılarıyla ve bütün güzelliğiyle önümüzdeydi.
Sahile yakınlaştığımızda kalabalık bir haşemalı, çarşaflı kadın
grubunun olduğunu gördük. Bizi görünce elleriyle uzaklaşmamızı
istediler.
Tek hemcinsleri olduğum için ayağa kalkıp el salladım ve
şansımızı
bir başka koyda denemek için uzaklaştık. İkinci koyda da kalabalık
bir erkek grubu vardı. Kıyıya yaklaşınca
birisi “Hayırdır, bir önceki koyda bayanları rahatsız
etmişsiniz” dediğinde şaşkınlığı yüzünden okunan
arkadaşım; öyle bir şey yapmadığımızı, üstelik koyda sadece
bayanların olduğunu fark ettiğimiz için oradan uzaklaştığımızı
anlattı.
Birkaç saniye sonra teknenin etrafını sardılar. Adamlar bir yandan
neden oraya yaklaştığımızı soruyor bir yandan ise cevap vermemize
imkan vermeden ardı ardına hakaret ve küfürler sıralıyorlardı.
Korkmaya başladığımızda, kendimizi anlatmanın, ya da anlaşılmamızın
mümkün olmadığını gören arkadaşım motoru çalıştırmak istedi.
Tekneden inmesini istediler. Arkadaşlarımı kollarından denize
çekmeye çalışıyorlardı ki arkadaşım motoru çalıştırmayı
başardı.
Oradan hızla uzaklaşırken üçümüz de öyle şaşırmış ve korkmuştuk ki
az önce yaşadıklarımızı anlamlandıramayan gözlerle birbirimize
bakarak önümüzdeki Balıklı Köyü’ne yanaştık.
Biz tekneyi kumsala çekerken, bizden önce tekneden inip çay
bahçesine giren arkadaşımız koşarak geri
döndü. “Buraya gelmişler” dediğinde
üçümüz bir yandan tekneyi alelacele suya itip üzerine biniyorduk ki
artık çok geçti, adamlar yetişmişlerdi.