O sene Seyfe Gölü kıyısındaki Malya çiftliğine
gitmiştik…
Henüz saçlarımız siyahtı…
Gece odalarımıza çekildikten birkaç saat sonra, gazeteci sevgili
Bülent Eşkinat kapılarımızı çalarak “Kalkın, böyle tuhaf bir şey
görülmemiştir” dedi…
Muammer Yaşar Bostancı ağabey, doğa sevdalısı Talip Kaya ve diğer
misafirler aşağı koştuk, Bülent bizi mutfağa götürdü, buzdolabının
kapısını açtı…
İnanılacak gibi değildi…
İstanbul’dan gelmiş avcılar, avladıkları üç-beş bıldırcını dolaba
koymuşlardı, bir bıldırcın öbürlerinin üzerine çıkmış oturmuş,
küçük kara gözleri ile etrafa bakıp duruyordu… Muhtemelen
yaralanmış, dolabın soğukluğu ile kendine gelmişti…
*
Onu oradan alıp küçük bir kutuya koyarak kaloriferlerin yanında
ısıttık… Çok korkmuştu, yemek yemiyordu ama bir süre sonra su
içmeye, gagasıyla tüylerini düzeltmeye başladı…
Adını koyduk:
Kader…
Ertesi gün oradan ayrılırken, küçük
kuşu çiftlik müdürü Mehmet Çizmeci’nin bir kız bir oğlan iki
sevimli çocuğuna verdik…