Kimi zaman sokağa girdiğimdeki o yemek kokusu gelir burnuma…
İçime çekerim…
Hangi evde pişerse pişsin, birazdan kapı çalınır, bacım kapıyı
açar, ufak kız “Annem gönderdi” diyerek
uzatırdı tabağı…
Sofralarımız öyle yakındı…
*
Babam mahallenin bütün çocuklarını tanırdı…
O sert adam gülümser, başlarını okşar, selam gönderirdi babalarına…
Babam arkadaşlarımı sevdiği için gururlanırdım…
Mahallenin bütün çocukları sanki babamındı…
Birisi düşüp dizini kanatsa, birisi hastalansa, birisi sınıfta
kalsa, tüm mahallenin anneleri çat kapı koşardı…
Şefkatlerimiz öyle yakındı…
*
Bir cenaze olduğunda mahallede…
Hiçbir evde radyo çalmazdı…
Müzik sesi duyulur, ayıp olur komşuya, acısı varsa paylaşılırdı
hangi evde olursa olsun, tüm mahalle yas tutardı…
Şehrin caddesinden bir cenaze geçtiğinde, Arap, Kürt, Sünni, Alevi,
sağcı, solcu, sarhoş, ayık, inanan, inanmayan… Esnaf kapının önüne
çıkar, gücü olanlar koşup bir ucundan tutup da tabutu, dualar
farklı olsa da uğurlarlardı…
Acılarımız öyle yakındı…
*
Ne yaptınız böyle…
Çocukları vuracak kadar…
Annelerin elinden yavrularını alacak
kadar…
Babaları hücrelere kapatacak kadar…
Ölümlerden sevinecek kadar…
Cenazeleri yuhalayacak kadar…
Kendi askerimizi düşman, kendi aydınımızı hain, kendi
yaşamlarımızı haram görecek kadar…
Nasıl yaptınız?…