Tökezlediğimiz zaman durmamız gerekmez mi?…
Ama koşmaya başlarız…
Ayaklar bisiklet sürer gibi havada döner… Çünkü
beyin -yere yaklaşmakta olan başın altına geçsin
diye- ayaklara emir vermiştir:
“Koş…”
*
Eğer ayaklar koşup başın altındaki yerini alabilirse
düşmeyiz…
Geç kalırsa ayaklar…
Yerdeyiz…
*
Cumhuriyet'te yazı yazmaya başladığımda ilk yazımın ilk
paragrafıydı…
Ama yaşamla kavgam başladığından beri hep aklımdaydı ayaklarla
başın ilişkisi, her tökezlediğimde dedim ki:
“Koş…”
Çünkü çoğumuz doğuştan şanslı olanlardan değiliz… Hayatlarımız hep
durmak ile düşmek arasındadır…
En güvende olduğumuz zamanlarda bile içimizde düşme korkusu vardır…
Çoğu zamanlar tökezlediğimizde telaşlanırız…
İçimizdeki ses belki komut verir:
“Koş…”
*
Bu günlerde başımıza geleni daha iyi anlamaya başladık…
Umutlarımız tökezlerken, içimizde hüzünlü sorular dolanıyor:
“Peki ne yapabiliriz?..”
“Hâlâ kurtuluş var mı?..”
“Yapacak ne kaldı?..”
Sorularının yanıtıdır işte o koş…
*
Anne isen; imama bırakma, evde bebeğine
cumhuriyetimizi, kurtuluş destanımızı ve Atatürk'ü anlat…
Baba isen; minik bir cumhuriyet kur evinde…
Saygın kadının, söz hakkı olan gençlerin, uygar kılık kıyafetin,
inanç özgürlüğünün, laikliğin yer
aldığı devrimlerimiz olsun yuvanda…
Genç isen; şarkı söyle, dans et, ama gençliğe
hitabeyi tekrar tekrar oku… Bir İngiliz, bir Fransız, bir İtalyan,
bir Amerikalı, bir Belçikalı gencin neyi varsa, onu iste ve asla
vazgeçme…
Yaşlı isen; bu ülkenin cumhuriyetin eseri
olduğunu anlat gençlere…
Bebek isen; çabuk büyü…