Mahallede birisi ölmüşse, babam “Radyoyu açmayın, ayıp olur“ derdi…
Komşular uzun süre sesli gülmezlerdi…
Duygulara saygıdır…
Ayıp olurdu…
O ikide bir “edep” dediği şeydi o…
Büyükler haberleri dinlerken radyonun sesini kısıp kulaklarını düğmelerin oraya dayayarak dinlerlerdi…
Herhalde halam “Hava raporu” ile kalkıp oynamazdı…
Ama olsun…
*
Sekiz şehit toprağa verildiği gün, ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları, Genelkurmay Başkanı düğündeyse…
Mezar taşlarına boyunlarını bükmek kaldı…
*
Ayıp ettiler…
*
Hepsini anlarız…
Saray bakımından yadırganacak bir durum yok… “Şehitlerimiz var” diyerek 23 Nisan törenlerini iptal edip, 8 şehit verildiği gün düğün yapmaları normaldi…
Yapmasalar “Hasta mısınız, ne oturuyorsunuz?” der insan…
Ama milletin ona emanet ettiği filiz gibi sekiz askerin vurulduğu gün, Genelkurmay Başkanı'nın düğünde işi ne?..
*
Bir tabur (500 asker) şehit var…
Başımıza bomba yağıyor, uçağını bile uçuramıyorsun ama askeri helikopter düğüne davetlileri taşıyor…
Niçin paşa?…
Cübbeli Ahmet Hoca ile aynı ortamda… Yanında laikliği istemeyen, 23 Nisan'ı iptal eden İsmail Kahraman… Şehitlere “Kelle”, Atatürk'e “Ayyaş” diyen, başında olduğun orduya “Kumpas” kuranlar tam kadro…
Nelerine “şahitsin” bunların?..