Gurur veren bir ömürde yaptıklarını arkadaşlarımız Soner Yalçın, Zeynep Oral çok güzel yazdılar, ben yapacaklarını yazmak istedim…
*
Beyaz perdedeki o asla unutamadığımız filmler, şu umutla
mücadele eden, direnen, aydınlık günleri arayan insanların
bilinçaltıdır:
“Nehir…”
“Kanal…”
“Maden…”
“Sürü…”
“Adak…”
“Yol…”
*
Servet edinmek yerine, kazandıklarını sivil toplum örgütlerine
bağışlayan onurlu başıyla ne kadar zengin…
Bu ülkenin sanatçıları saray soytarısı kesilirken, biz onun ak
anlında taşıdığı şereften bir parça kapmak için hep yanımıza
istedik, o da hep hep koşarak geldi…
Son zamanlarda sarayda buluşuyordu bizlerle…
Adliye sarayında…
Cumhuriyet yıkılırken; meydanlarda, içerideki Atatürkçülere destek
için hapishane kapılarında, her tepkide, her direnişte o vardı…
*
Benim yazmak istediğim yaptıkları değil…
Yapacakları…
*
Planladığımız gibi Tarık Akan, o köy
kahvehanesinde buluşacağız…
Senin adına da; söz…
Yaşlı bir adamın titreyen eli yanaklarında dolanıp, gerçek olup
olmadığını yoklarken, seni ne çok sevdiklerini, yaşlı adamın fersiz
gözlerinin dolduğunu göreceksin…
Kadınlar artık daha yürekli, kahvehanenin camına kadar gelip içeri
laf atacaklar, her sözleri bir çığlık, için yanarak ama
gülümseyerek dinleyeceksin…
Yeni kuşak gençler sana benziyor…
Zeki, inatçı, isyankarlar…
Baktıkça “Maden” filmindeki “Nurettin”i
göreceksin…
*
Bana söylediğini onlara söyleyeceksin:
“Son Atatürkçü ölmeden bu iş bitmez…”