Geçen hafta “Tarık Akan'la bir köy
kahvesinde” başlıklı yazımın çıktığı günün
ertesi…
Telefonla aradı “İyiyim” dedi…
Çok sevindim ama ben bunun bir veda konuşması olduğunu
biliyordum…
“Sesin iyi geliyor, söz verdik bir köy kahvesinde
buluşacağız” dedim…
“Söz” dedi…
*
Sözümüz sözdür…
*
Sokakta geleceğini arayan, “yol”lar kapalı
bile olsa yazgıyı yıkıp aşmaya çalışan, umudunu yitirmeden didinen
bir genç görürseniz o biraz filmdeki “Seyit
Ali”dir…
Kömür ocaklarında; yuvasına ekmek yetiştirmekle, sermayenin
sömürüsü arasında direnen bir işçi görürseniz, o
biraz “Maden”deki “Nurettin”dir…
İmam nikahına, başlık parasına, çocuk eli kınalanıp parası olanlara
verilen kızlara, cahil insanları din adı altında sömürenlere
direnenlerin
içinde “Adak” filminden“Müslüm” vardır…
*
Hangimiz yaşamımızda arada bir “Damat
Ferit” olmadık?…
Gezi direnişinde; direnişe katılan Tarık
Akan'dan
çok,“Nehir” filminin “Sinan”ı
vardı, Taksim'deki insanların kimliklerine sinmiş…
*
Bu günlere bir bakın; “Kanal” filmi
devam ediyor… Bir tek yürekli devlet görevlisi çıkıp da bu
yaşadığımız zulme karşı çıkarsa…
Bilin ki o; içine gizlenmiş
filmdeki “Kaymakam”dır…
*
Bilinçaltlarımıza yerleşip bize direnmeyi öğreten insanlar, öyle
kolay ölmezler…
Yani…
Sözümüz söz…
Bu ülkenin neresinde olursa olsun, bir ücra köy kahvehanesine
gittiğimde bile, eminim Tarık
Akanoradadır…