Keçi yününden, çiçek işlemeli, yürümekten altları erimiş
çorapları vardı, potin yerine…
O gece sabaha karşı, çarıklarının ipini çorabın üzerinden
bileklerine sıkı sıkı doladılar…
Kuru ekmek ve kimisi birer avuç kuru üzüm koydu torbasına…
Bir ara göz göze geldiği arkadaşının kuru ekmekten başka bir şeyi
yoktu… Avucundaki kuru üzümlere baktı, sonra arkadaşına…
Üzümünü iki avucuna bölüp yarısını uzattı…
İkisinin de gözü ıslaktı…
Yola çıktılar…
*
O içlerine yerleştirilmiş bir avuç meczup bahane edilerek;
aşağılayıp, sürükleyip, tekmelemekle övündüğün asker, kuru üzümünü
paylaşarak nereye gidiyordu biliyor musun?..
Bu devleti kurmaya…
*
94 yıl önce Mustafa Kemal Meclis'te şöyle diyordu o asker için:
“Zaferleri insanlık tarihiyle başlayan ve her gittiği yere zaferle
birlikte uygarlık ışıkları götüren kahraman Türk Ordusu…”