Esası itibarıyla siyaset insanlara faydalı olmak, topluma çözüm
üretmek için yapılır malum. Bundan dolayı her siyasi oluşum toplumu
merkeze alan ve onun için söylem ve pratikler geliştiren bir
mantıkla siyasi hayata atılıyor. İdealizm ve doğruluk
iddiaları ile bezenmiş bir siyasi parti manifestosu vücuda getirmek
ise işin olmazsa olmazları arasındayer alıyor.
Günümüzdeki birçok siyasetçi, siyasi idealizmi dava söylemi
ekseninde ele alırken, bunun bireylerin zihninde duygusal manada
oluşturduğu güçlü alanı kullanmayı da ihmal etmiyor. Bu
motivasyonla icra edilen siyasetin neticesi diğerlerine göre
yadsınamaz şekilde daha başarılı oluyor. Bunun içindir
ki, siyasi oluşumların üst kadroları bu duygu dünyasını
kuşatan "dava" lafzını dillerinden eksik etmiyor.
Ancak günümüz siyasetinde, dava kelimesini ve ruhunu
ucuzlaştırmak, doğruluğu çürüten"yalan"ın gündelik jargonda
kullanımını alışkanlık haline getirmek maalesef eskiden
olmadığı kadar popüler hale gelmiştir. Bunun yol açtığı seviye
kaybı siyaset müessesesine çok ağır hasar vermekte ve siyasete
nitelikli insan devşirmeyi çokça zorlaştırmaktadır.
Son dönem yaşananlar ışığında ülkenin en üst düzey milli
konularında dahi toplumsal birlik idealizmini sergileyemeyenler,
yalan siyaseti sonucu milletin gözünde yalancı çobana dönenler,
dava söylemini dillerine dolayıp onunla örtüşen hayat süremeyenler
için bundan sonra halktan samimi bir mukabele görmeleri çok zor
görünmektedir.