Toplumsal tahammül sınırlarımızın daraldığı bir dönemde
yaşıyoruz. Teknolojik gelişmelerin doyumsuzluğa ve sabırsızlığa
zemin oluşturduğu şu günlerde, gönül kırmak, gönül almak, küfür
etmek, sevmek, yaşamak, ölmek gibi kavramlar içi boş ve birden bire
gelişiyor. İşin asıl kötü yanı ise bu yaşadıklarımızı gerçek
sanıyor olmamız. Sosyal medya ağlarında alacağımız beğeniler
hayatımızdaki gerçeklerin önüne geçiyor. Bir insanı yüz yüze
tanımak yerine, 30 saniyelik bir arama ile yargıya
varabiliyoruz.
Toplum böyle bir yola girince siyaset de buna göre şekillendi. AK
Parti’nin bu sene başlattığı “dijital seçim kampanyası” dönemi bir
milat sayılabilir. Sıcak kanlı bir toplum olarak afişler,
bayraklar, seçim müzikleri, otobüsler, helikopterler, çeşitli
hediyelerle yapılan seçim kampanyalarına alışkınız. “Sıfır Atık”
kampanyası ile doruğa çıkan çevrecilik bilinci, bez poşet
uygulaması ile her kesime yayılmış, seçim kampanyasında da
kendisini göstermiştir. Türk insanın günde 6 buçuk saatten fazla
sosyal medyaya bağlı kaldığı verisini göz önünde bulundurursak;
dijital dünyanın siyasi partiler için daha düşük maliyetle daha iyi
sonuçlar alabilecekleri harika bir alan olduğunu görüyoruz.
Tabi her şeyin bir yan etkisi var. Dijital ağlarda gerek sosyal
gerekse siyasi kazalar daha fazla ve sık gerçekleşiyor. İnsanlar
bir olayla karşılaştıklarında ilk aklına geleni, düşünüp tartmadan
yazıyor. Bu yazılanlar kimi zaman sözün sahibini zorda bırakıyor,
kimi zaman da sözün muhatabını kırıyor. Ne var ki dijital dünya
pişmanlıkları da kabul etmiyor.
***
Manga grubunun solisti Ferman Akgül’ün sosyal medyadan kendi
ülkesini öven sözleri bazı troll grupları tarafından kaldırılamadı
ve saldırıya uğradı. Bir sanatçının doğduğu, yaşadığı, ekmeğini
yediği ülkesi hakkında pozitif söylemlerde bulunması “dijital linç”
sebebi olmuş. Tahammülsüzlüğün bu safhalarına da şahitlik ediyoruz.
Siyasallaşmış ve kurum bağlamış zihinler yıllardır dinlediği,
şarkıları ile eğlendiği, E...