22 trilyon dolarlık petrol devi Saudi Aramco'ya ait biri günlük
7 milyon varil üretimle dünyanın en büyük rafinerisi olan Bekik ile
diğeri kritik önemdeki petrol üretim sahası olan Haris'e yönelik
saldırı enerji piyasalarını sarstı. Saldırı nedeniyle Suudilerin
günlük 12,5 milyon varillik petrol üretimi 5,7 milyon varile düştü
ve petrol fiyatları yüzde 10 arttı.
Haliyle, 14 Eylül Cumartesi günü drone ve füzelerle yapılan
saldırıyı, küresel aktörler arasındaki enerji jeo-politiğinde ve
güç dengelerinde yeni bir aşamanın işaret fişeği diye kabul etmek
lazım. Özellikle de ticaret savaşlarının aldığı yeni boyutu gözler
önüne sermesi açısından 'oyun değiştirici' bir hamle olarak
okunmalı Aramco saldırısı.
ABD'nin Venezuela, İran, Rusya ve Çin yanında Türkiye, Almanya ve
Fransa gibi müttefiklerine karşı dahi ambargo ve döviz
manipülasyonlarıyla başlattığı yeni ekonomik soğuk savaş; Keşmir,
Hong Kong ve Hürmüz Boğazı'ndaki krizlerle sıcak bir sürece doğru
evrilmişti. Saldırı bu açıdan Çin, Rusya, İran, Türkiye ve AB
ülkelerinden oluşan bloğun ABD liderliğindeki Suudi Arabistan,
İsrail ve BAE cephesine indirdiği tarihi bir darbedir.
Hemen belirtelim ki ABD'nin Husiler yerine ısrarla İran'ı suçlaması Suudiler tarafından bile kuşkuyla karşılandı. Silahların İran menşeli olduğunu söyleyen Riyad, ABD'nin kendilerine saldırıyı Tahran'ın yaptığına dair ikna edici kanıtlar sunamadığını açıkladı. Oysa ABD Başkanı Trump, Aramco tesislerindeki dumanı görür görmez 'Faili biliyoruz. Hedefe kilitliyiz ve silahlarımız dolu' diyerek Tahran'ı tehdit etmişti.
Ne var ki bu kovboyluğa ilk itirazlar Çin ve Rusya'dan geldi. Sonra Fransa ve Japonya sesini yükseltti. İngiltere bile 'resmin net olmadığını' söylemek zorunda kaldı. Ardından Pentagon'un İran'ı doğrudan suçlamadan saldırıyı kritik etmesi üzerine siyonist- evanjelik lobinin doldurduğu Trump 'savaş istemiyorum' diyerek frene bastı. *** Dolayısıyla saldırıyı bahane edip kirli senaryolarını uygulamak isteyen savaş lobisine şimdilik prim verilmedi. Zira Amerikan yönetiminin 'saldırı İran topraklarından yapıldı' iddiasına Riyad dâhil kimse inanmıyor.
Irak'ın nasıl bir temelsiz iddiayla yıkıma uğratıldığını bilmeyen yotur. Yalan olduğunu bildiği halde dünya Amerikan işgalini seyretti.
Fakat şimdi bütün ülkeler, ABD'ye ve onun Ortadoğu'daki piyonlarına karşı yekvücut olmuş halde. Nitekim Hürmüz Boğazı krizinde İran'a karşı Batılı müttefiklerini yanında göremeyen ABD, Aramco saldırısında da yalnız kaldı. Ayrıca saldırının önlenemeyişi Suudiler ve ABD için aslında tam bir askeri trajedidir. Üstelik 2006'da El Kaide saldırısından sonra Aramco'nun Bekik rafinerisinde güvenlik had safhadaydı.
Husilerin drone ve füzelerine karşı yüz milyar dolarlık Suudi ve Amerikan güvenlik sistemi işlevsiz kaldı.
Böylece Afganistan'dan Yemen'e Fas'tan İran'a uzanan coğrafyada İsrail ve ABD adına racon kesen Suudilerin en büyük silahı petrolün aslında onların en 'yumuşak karnı' olduğu ortaya çıktı. Bu gerçek, küresel dengeleri kökten sarsacaktır.