Ortadoğu'da sayılı günleri kalan ABD, İngiltere ve Fransa'yı da
yanına alarak dün Suriye'nin Duma, Hama, Humus ve Süveyda
bölgelerindeki hedeflere bir saatte 105 füze ile saldırdı.
Kremlin, 71 füzenin Rus yapımı Pantsir S-1 adlı hava savunma
sistemleri tarafından düşürüldüğünü bildirdi. Pentagon ise "Tüm
hedefler vuruldu" açıklamasında bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump da harekâttan sonra, tıpkı George W.
Bush'un Irak'ta 1 Mayıs 2003'te yaptığı gibi 'görev tamam' diyerek
zafer ilan etti.
Görüldüğü gibi her iki taraf da 'Biz kazandık!' havasında.
Haliyle ABD'nin amacı ne Suriye halkının trajedisine son vermek ne de rejimi yıkmaktı.
Bu yüzden de Esad'ı hedef alan kapsamlı bir hava saldırısından kaçındılar. *** Peki, Pentagon'un aylardır hazırlığını yaptığı bu harekâtın asıl amacı neydi?
ABD'nin füze saldırısıyla hayata geçirmeye çalıştığı üç aktörlü ve üç aşamalı planını şöyle formüle etmek mümkün.
Planın ilk ayağı, Rusya ile Batı dünyasını karşı karşıya getiren küresel bir 'soğuk savaş' çıkarmak. İkinci ayak, İsrail ve Suudi Arabistan ile İran arasında bölgesel bir krizi devreye sokmak. Üçüncü ayak ise Türkiye'yi Suriye'de frenlemek için terör kartını yeniden alevlendirmek. *** Harekâtın öncelikli hedefinin bu nedenle Şam rejimi değil Astana sürecinde Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olan Ankara, Moskova ve Tahran olduğunu unutmayalım. Zira Türkiye, Irak, Ürdün ve İsrail ile sınırları kalmadığından dolayı Halep, Lazkiye ve Şam üçgenine sıkışan Esad rejimini bu aşamada devirmek ABD'nin Suriye'yi Balkanlaştırarak bölme projesini sekteye uğratır. Rusya lideri Putin, ABD'nin bu kirli oyunlarını gördüğü için "Suriye'deki gerilim bir bütün olarak uluslararası ilişkiler sistemini zora sokuyor" çıkışında bulundu.
Sayın Erdoğan da bu yüzden dün yaptığı gibi sık sık "Suriye'deki kirli tezgâhlara" dikkatleri çekiyor. *** Fakat akıntıya kürek çeken Atlantik dünyası hedefine ulaşamayacak.
Bu bağlamda ABD sonrası Ortadoğu'ya ve dünyayı (Post-American Middle East and World) görmek isteyenlerin Suriye'ye ve bu son harekâta iyice bakması yeterli. Kimyasal saldırılarla ABD'nin kırmızı çizgilerini ayaklar altına alan Esad, hâlâ koltuğunda.
Küresel dengeleri yeniden dizayn edecek olan Suriye'nin geleceğinde ise ABD yerine Rusya, İran ve Türkiye öne çıkıyor.
İşte bu yüzden, geldiğimiz noktada 'Medeniyetler Savaşı' giderek Batı uygarlığının küresel düzeyde tasfiyesine;
'Tarihin Sonu' ile nitelenen nobranlık ise "ABD'nin Sonu"na dönüşüyor.
Dolayısıyla askeri olarak görsel bir şovdan öteye geçemeyen bu saldırı aslında siyasi ve jeo-politik açıdan ABD'nin tükenmişliğinin işaretidir.
Zaten Trump da saldırıdan önce yaptığı konuşmada "Ortadoğu'da barış ve güvenlik için bundan sonra daha fazla Amerikan kanı ve parası yok" çıkışıyla yenilgilerini yeniden itiraf etmek zorunda kalmadı mı?
Özetle, Financial Times'ın başyazısında vurguladığı gibi "ABD'nin uzun süren vedasının son çırpınışıydı" bu harekât.
Ve tarih de bunu böyle yazacak!