21. yüzyılın kaderini belirleyecek yeni ticaret savaşlarının
hedefi ABD'nin enerji sektöründe hegemonya kurmasına dayanıyor.
Çünkü 2005'te kullanılmaya başlanan kaya gazı ve kaya petrolü
teknolojisi ile ABD, 2009'dan bu yana küresel enerji pazarının en
büyük üreticisi konumuna yükseldi.
Kaya gazı devrimi (shale boom) sayesinde ABD küresel gaz
piyasasında dokuz yıldır birinci.
16 Aralık 2015'te petrol ihracatı üzerindeki 40 yıllık yasağa son
verdikten sonra bu alanda da son dört yılın lideri.
ABD Kongresi 22 Aralık'ta 1.1 trilyon dolarlık pazar hedefini
belirledi. Böylece 2030'a kadar sürecek petrol ihraç eden ülkelere
yönelik jeo-politik çatışmaların fitili de resmen ateşlenmiş
oldu.
Enerji zengini ülkelerin başında Rusya, Venezüella, İran ve Libya geliyor.
İthalatçı aktörler ise Çin, AB ülkeleri, Hindistan, Japonya ve Güney Kore.
ABD'nin yeni savaş konsepti ilk olarak enerji zengini ülkelerin dünya pazarlarına arz ettiği gaz ve petrolü sınırlayarak kendi enerji arzını artırmaya dayalı.
Bunu da Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika, Hazar, Orta Asya, Basra Körfezi ve Ortadoğu'daki enerji zengini aktörleri terör, iç savaş, darbe, yaptırım ve ambargolarla devre dışı bırakarak yapıyor.
Örneğin iç savaşla oyun dışı kalan Libya'nın günlük 1 milyon varillik arzını 2011'den beri ABD karşılamaya başladı. *** İşte burada ABD'nin dünyaya açtığı savaşta küresel enerji havzalarının geçiş güzergâhı üzerindeki Türkiye en hayati cephe konumunda.
ABD, Türkiye'yi zaptetmeden Çin, Rusya ve İran'ı kuşatmanın imkânsız olduğunun farkında.
Bu nedenle Türkiye 2011'den bu yana darbe, işgal girişimi, iç kaos, terör, yaptırımlar ve mali operasyonlara maruz kaldı.
Şimdi de döviz kuru saldırısı altındayız.
Bu emperyalist stratejiye hâlâ komplo diyenlerin bulunması trajiktir.
Dolayısıyla mevcut yaptırımlar ve döviz kuru savaşının hedefi Türkiye'yi yeniden vesayet altına alarak onu ABD'nin emperyalist politikalarına alet etmektir.
Fakat terör veya ekonomik savaşlarla Türkiye'yi dizginleme dönemi artık geride kaldı.
Üstelik Çin, Rusya, Avrupa, Venezüella ve İran da Türkiye'yi destekliyor.
Dünyanın kararlı duruşu ABD'yi şimdiden yalnızlığa itti. Ancak yaptırım ve ticari savaşlardan istediği sonucu alamayan ABD, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyecektir.
Bu da Suudi-İran çatışması üzerinden en kötü senaryonun gerçekleşmesi ihtimalini güçlendiriyor.
Yani dünya petrolünün yüzde 20'sinin aktığı Hürmüz Boğazı'nı kapattıracak bir krizin tetiklenmesidir.
Böylece ABD'nin günlük üreteceği milyon variller, büyük bir stratejik ve diplomatik önem kazanarak dünya pazarlarına akacaktır.