ABD Başkanı Donald Trump'ın 6 Kasım'daki ara seçimlere yönelik
bir iç siyaset hamlesi olarak görünen İran ile nükleer anlaşmayı
iptal etme kararı, her şeyden önce küresel ayrışma ve büyük güçler
arası rekabette yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Rusya, Çin ve Türkiye'den oluşan bloğa karşı hemen her cephede
kaybeden Amerikan yönetimi, bu yenilginin faturasını İran'ı bahane
ederek İngiltere, Almanya ve Fransa eksenli Avrupalı müttefiklerine
kesiyor.
Nitekim Amerikan ve Avrupa medyası, "Trump müttefiklerini kenara
itti" diyerek dillerinin altındaki baklayı sonunda çıkardı.
Atlantik'in ilk kez bu kadar net şekilde bölünmesi ve Avrupalı
ülkelerin Rusya ile Çin'e yakın bir pozisyon alması küresel
siyasette yeni denge ve ittifakların da habercisidir.
Zira İngiltere, Fransa ve Almanya'dan oluşan 'E3' diye nitelenen
üçlü pakt ortak bir açıklama yaparak İran ile varılan anlaşmaya
sadık kalacaklarını vurgularken AB üyesi 28 ülke de ABD'nin
ambargolarını askıya alarak tanımayacaklarını duyurdu.
Bu olasılık transatlantik ticaret savaşlarını tetikleyecektir.
İkincisi de 1990'larda Irak, Küba ve Libya ambargolarında olduğu gibi Avrupalı şirketlerin cezalardan muaf tutulmasıdır. Bu da ABD'yi tatmin etmeyecektir. Geriye ticaret savaşları kalıyor. Zaten AB'nin ABD Elçisi David O'Sullivan, "AB şirketlerinin çıkarlarını korumak için her şeyi yapacağız" diyerek yeni ekonomik savaşın kodlarını ilan etti.
Çünkü İran ile AB arasındaki ticaret hacminde son iki yılda yüzde 200 artış sağlandı. Örneğin Almanya ve Fransa'nın 40 milyar dolarlık Airbus projesi ile Fransa ve Çin'in dünyanın en büyük doğalgaz alanı olan Güney Pars bölgesindeki 5 milyar dolarlık enerji yatırımlarından sırf ABD istedi diye vazgeçmesi pek akıl kârı gibi görünmüyor.
Üstelik Rusya ve Türkiye'nin de İran ile milyar dolarlık anlaşmaları bulunuyor. *** Bu anlamda nükleer anlaşmadan vazgeçen ABD'nin asıl hedefi Çin, Rusya, Türkiye ve İran'a karşı Avrupa'yı yanına çekmektir.
Eğer çekemezse de yanında yer almayan müttefiklerinin milyar dolarlık anlaşmalarını baltalamaktır.
Fakat ABD'nin unuttuğu bir şey var.
Peter Frankopan'ın "The Silk Roads/İpek Yolları" adlı kitabında da dile getirdiği gibi ABD etrafındaki değişen dünyanın dinamiklerini kavramaktan hâlâ çok uzak. Soğuk Savaş'tan kalma ucuz numaralar ve 'terörist devlet' yaftalamalarıyla ABD'nin sarsılan askeri, siyasi ve ekonomik pozisyonunu yeniden elde etmesi artık muhal.
İran krizi ile İngiltere, Almanya ve Fransa'dan oluşan Atlantik'teki son ittifak kalesi de çözülen ABD bundan sonra dünyada tek başına.
Bu nedenle Atlantik'te kopan İran kasırgası ilk olarak küresel meşruiyet, güven ve gücü tartışmalı hale gelen Amerikan transatlantiğini vuracaktır.
'Terör ile savaş'ta olduğu gibi İran merkezli küresel ticaret savaşlarında da kaybeden yine ABD olacaktır.