Türkiye ve Batı arasındaki krizlerin birer birer aşıldığı yeni
bir evreye giriyoruz. Doğu'ya yönelerek güneyimizdeki terör
koridoru ablukasını çökerten Türkiye şimdi de Avrupa'ya yönelerek
Atlantik'teki kuşatmayı yarmaya başladı.
Atlantik dünyası, AB kapısında icazet bekleyen bir ülkeden küresel
dengelerde etkin bir aktöre dönüşen Türkiye gerçeğini kabullenmek
zorunda kaldı.
Bu anlamda Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın Fransa çıkarmasını her
açıdan yeni bir dönemin miladı ve ABD liderliğindeki Atlantik
bloğunun 2013'den itibaren ülkemize yönelik başlattığı çok yönlü ve
sistematik kuşatmanın yıkılışı olarak okumak mümkün.
Şairin dediği gibi, "yürek elbet acıyor esvap değiştirirken..."
Çin ve Rusya'nın daha 2010'larda kabul ettiği Türkiye realitesini
Batı dünyası daha yeni yeni hazmediyor. Avrupa'da yeni Türkiye'yi
ilk fark edip buna göre pozisyon alan ülke İngiltere'ydi.
Şimdi bu kervana Fransa da katılıyor.
Bu iki aktörden sonra Almanya'nın da Türkiye'ye yönelik bakış
açısını değiştirmesi kaçınılmaz hale gelecek.
Atlantik'te gözler Avrupa'dan sonra ABD'ye çevrilmiş durumda.
Fakat şunu belirtelim ki FETÖ ile kol kola girip Zarrab
tiyatrosunda Türkiye'ye karşı hukuk katliamı yapan ve Suriye'de
terör örgütü YPG ile çalışmaya devam eden Amerikan yönetiminin yeni
Türkiye gerçeğine alışması öyle kolay olmayacak.
Çünkü Atlantik dünyasının vesayetinden kurtulmamız en çok da
ABD'nin kaotik sistemini alt üst etti. Sayın Erdoğan'ın dediği gibi
bundan sonra "ABD ile artık farklı kulvarlarda koşuyoruz..."
Aslında farklı kulvarlarda koşmak bizim açımızdan bir bakıma
normalleşme ve bağımsız davranabilme göstergesidir.
Zira ABD liderliğindeki Atlantik dönemi Türkiye için darbeler,
etnik ve ideolojik terör saldırıları, sokak çatışmaları,
Batılılaşamama kompleksi, kimlik krizi, tarih ve kültürümüzü inkar,
kronik işsizlik, ekonomik bunalım, büyüyememe ve dışa tam
bağımlılık demekti.
Paniğe kapılan vesayetçi odaklar bu nedenle Türkiye'nin
zincirlerinden kurtuluşunu hep bir ağızdan 'diktatörlük' veya
'eksen kayması' diye yaftaladı.
Bundan sonra ABD ile yeni bir ilişkiler dengesi kurulana kadar
mücadelemiz devam edecek. Atlantik'ten istediği desteği göremeyen
ABD'ye karşı elimiz eskiye göre daha güçlü durumda.
ABD Başkanı Trump'ın kriz çıkarmaktaki mahareti bir tür 'Midas
dokunuşu' gibi.
Trump'ın her tür manipülasyona başvurması Atlantik'teki
müttefiklerini de rahatsız ediyor. Güvenilmez hale gelen ABD
dünyada giderek yalnızlaşıyor.