Güneş batmayan Büyük Britanya imparatorluğundan orta ölçekli bir
Avrupa ülkesine dönüşen Birleşik Krallık'ta vaziyeti idare etme
giderek zorlaşıyor.
Öyle anlaşılıyor ki Theresa May ve David Cameron gibi iki
pragmatist siyasiden sonra Brexit'in üçüncü kurbanı ABD Başkanı
Donald Trump'ın bir işaretiyle Muhafazakâr Parti'nin başına geçerek
Başbakanlık koltuğuna oturan 'Bojo' lakaplı oportünist Boris
Johnson olacak.
Birleşik Krallık, 2016'daki referandumda yüzde 48'e karşı yüzde 52
oyla AB'den ayrılma (Brexit) kararı almıştı. Ancak o günden bu yana
devam eden karmaşaya hâlâ bir çözüm bulunamadı.
Başbakan Johnson'ın 31 Ekim'de anlaşma olsun veya olmasın ülkeyi
AB'den ayırma stratejisi de suya düştü. Çünkü 'isyan ittifakı'
olarak nitelenen muhalefet Salı günkü oylamada anlaşmasız Brexit'i
önlemeye yönelik oylamayı kazandı.
Kraliçe ile birleşip parlamento darbesi yapan Johnson'ın tek kozu olan erken seçim kararı bile muhalefetin onayına bağlı. Geldiğimiz aşamada Parlamento'nun gündemini artık Kraliçe ve Johnson değil muhalefet belirleyecek.
Birleşik Krallık'ta siyaset, medya ve iş dünyası ikiye bölünmüş halde. Ülkedeki kaos, 'halk versus siyasetçiler' ya da 'milli ve demokratik irade versus Kraliçe' şeklinde formüle ediliyor.
Mavi yakalı muhafazakârların başına büyük bir sükse ile getirilen sosyal liberal tandanslı Boris Johnson balonu erken söndü.
Asıl korku ise Birleşik Krallık'ın bölünme ihtimalinin giderek güçlenmesi. Zira Birleşik Krallık'ı oluşturan İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda, Brexit sürecinde farklı bir tutum sergilemişti. İskoçya ve Kuzey İrlanda AB'de kalmayı destekliyor.
Brexit'in hayata geçmesi durumunda bu iki ülke Birleşik Krallık'tan ayrılacaklarını söylüyor. Britanya için sonun başlangıcı anlamına gelen bu kararların ardındaki asıl faktör ise ekonomik. *** Çünkü anlaşmasız Brexit'in ülke ekonomisine maliyetinin 90 milyar sterlini bulacağı vurgulanıyor.
Bu ayrılığın dış ticareti aksatması, ekonomiyi resesyona sokması, yatırımları durdurması, bankacılık sistemine ağır hasar vermesi ve milyarlarca sterlinlik ek maliyete yol açması bekleniyor.
Ayrıca Brexit'ten sonra Birleşik Krallık'taki ülkeler artık AB ile Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) tarifelerine göre ticaret yapacak ve AB'nin anlaştığı 70'ten fazla ülkeye tercihli pazar erişim hakkını da kaybedecek.
Brexit süreciyle birlikte Birleşik Krallık, her açıdan 'başarısız devlet' görüntüsü vermeye başladı.
Haliyle demokratik kurumları, ekonomik yapısı, anayasası ve geleceğe dair birlikte yaşama umudu zayıflayan Birleşik Krallık'ta herkes başının çaresine bakmanın hazırlığı içinde.
Bu anlamda Brexit süreci, kaçınılmaz bir şekilde Birleşik Krallık'ın tasfiye sürecine dönüşecek.