Donald Trump dâhil her yeni başkan iktidara geldiğinde Amerikan
transatlantik gemisinin yeni bir rota izleyeceği propagandası,
ister istemez Fransızların 'plus ça change/ bir şey ne kadar çok
değişirse o kadar aynı kalır' özdeyişini akıllara getiriyor.
Zira farklı olabilmek için bile bir mecal gerekir. Ne var ki
Amerikan hegemonyasının üç sacayağından ikisi felç olmuş durumda.
Haliyle bırakın yeni bir dünya düzeni vaadinde bulunmayı, ABD
mevcut sistemini dahi koruyamıyor.
Kısaca belirtmek gerekirse, temelleri 1944'te atılan Amerikan
küresel sistemi siyasi ve askeri olarak Birleşmiş Milletler (BM)
ile NATO'ya; ticari olarak Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Dünya
Bankası (DB) ve Uluslararası Para Fonu'na (IMF); finansal olarak
ise doların dünya çapındaki hâkimiyetine dayanıyordu.
Doların hegemonyası dışındaki kurumlar işlevselliğini kaybetmiş
halde. BM, NATO, DTÖ, DB ve IMF ayakları çökme sürecine giren ABD,
varlığını artık dolar manipülasyonlarına dayalı finansal yağma ile
devam ettiriyor.
*** ABD'nin liderlik ettiği küresel
sistemin darboğazına 23-27 Ağustos tarihleri arasında Fransa'da
yapılan 45'inci G-7 zirvesinde bir kez daha tanıklık ettik.
Ukrayna, Suriye, İran ve Brexit gibi konuları görüşen ABD,
İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Kanada ve İtalya'dan oluşan
ülke liderleri, hiçbir soruna çözüm üretemedi.
Nitekim ticaretten döviz politikalarına, iklimden silahlanmaya,
terörden güvenliğe, iç savaşlardan darbelere, çocuk askerlerden
göçmen krizlerine, soykırımlardan yeni kültürel sorunlara kadar
hemen her alanda müeyyide, yönetişim, erk, adalet, düzen ve hukuk
açığından dolayı küresel bir kaos yaşanıyor.
Artan küresel karmaşa, başta G-7 ü...