ABD Başkanı Donald Trump'ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ı aşağılayarak kovması ve yerine CIA direktörü eski asker Mike Pompeo'yu getirmesi, Beyaz Saray'ın Türkiye hariç Rusya, Çin, Avrupa ve küresel kapitalizmden oluşan cephelerdeki savaşın dozunu daha da yükselteceğini gösteriyor.
Zira İran ile mücadele, Çin ve AB ile ticaret savaşları ve Rusya ile ilişkilerde farklı düşünen Tillerson'ın yerine Pompeo'yu getiren Trump'ın masasında özellikle FETÖ ve YPG/PKK konusunda Türkiye'ye dair dört seçenek öne çıkıyor.
Bunun olabilmesi için ABD'nin FETÖ elebaşısını iade etmesi ve PKK/YPG'yi destekleme politikasından tamamen vazgeçmesi gerekir. Dolayısıyla bu opsiyon şimdilik rafta duruyor.
İkinci seçenek, Türkiye'nin yeniden vesayet altına alınması projesi...
Bu da neredeyse imkansız bir senaryo artık. Çünkü Türkiye'yi emperyalist denetim altına almayı içeren bu plan, 15 Temmuz'da Türk milletinin iradesine çarparak tuzla buz oldu.
Yeniden tekrarı ise çok zor.
Üçüncü seçenek, müzakereler yoluyla Suriye ve Irak gibi bazı bölgesel sorunlarda, Rusya ile ilişkilerde ve İran'a karşı kuşatma politikasında asgari müştereklerde eşgüdümün sağlanması.
Bu opsiyon da karşılıklı güven bunalımı nedeniyle pek işlevsel olacağa benzemiyor.
Dördüncü ve en makul seçenek ise 'sorumlu rekabet' yani ABD ve Türkiye arasında savaşa yol açamayacak saygılı bir mücadele tarzının benimsenmesi. *** Sorumlu rekabet stratejisi her şeyden önce ABD'nin Türkiye'nin yeni duruşunu ve bir bölgesel güç olarak milli çıkarlarını bağımsız şekilde savunmasını kabul etmesi anlamına geliyor.
Ayrıca, bu seçenek sayesinde Amerikan yönetiminin Türkiye gibi hayati önemdeki bir aktörü tamamen Rusya, Çin ve İran'a 'kaptırmama' endişesi de güvence altına alınacaktır.
Zaten bir şekilde Türkiye ile bağlarını koruma politikası izleyen Trump yönetiminin, sadece Rusya ve İran'a değil İngiltere, Fransa ve Almanya'ya karşı da Türkiye'yi bir güç olarak gördüğünü unutmayalım. *** Ancak her şeyin farkındaki Türkiye, Batı ile 'Batı sonrası Batı' arasındaki mücadelenin kendisine sunduğu fırsatları sonuna kadar kullanan bir siyaset izliyor.
Bu nedenle, ABD'nin yeni dönemde Türkiye'yi karşı cepheye itmekten çekinen daha özenli ve sorumlu bir siyaset izlemek dışında başka seçeneği yok.
Diğer bütün tercihler ABD ile iplerin kopması demek.
Eminiz ki böyle bir sonuç, Woody Allen'ın mizahtan yoksun haline benzetilen Mike Pompeo için de Tillerson'dan daha beter sinematografik bir trajedi anlamına gelecektir.