İngilizler, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'yu ABD'ye terk ederken tek şart koşmuştu...
Bağımsız bir İsrail devletinin kurulması.
Hatta 14 Mayıs 1948'deki bağımsızlık ilanından hemen önce CIA ve dışişlerinin ABD'nin o zamanki başkanı Harry S. Truman'ı (1945-1953) İsrail'i tanımama konusunda uyardığı bile ileri sürülmüştü.
Ancak ABD, Avrupalı sömürgecilerin 'çiçeklenen çöl' projesi kapsamında 1917'deki Balfour Deklarasyonu ile temellerini attığı terör devletinin bugün en büyük hamisi konumunda.
Öyle ki ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, Filistin Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ve İsrail Büyükelçisi David Friedman'dan oluşan ABD'li üçlü Siyonist çetenin sağladığı siyasi atmosfer sayesinde İsrail devleti, artık yeni bir aşamaya geçti.
İsrail Parlamentosu, 2011 yılından beri üzerinde tartışılan 'Yahudi Devleti' yasasını 19 Temmuz'da kabul etti.
Bu kanunla resmen faşist ve ırkçı bir aparheid rejimine dönüşen Siyonizmin, Filistin halkını ortadan kaldırma barbarlığı en üst safhaya taşınmış oldu.
"İsrail bir Yahudi devletidir ve dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi anavatanıdır. Hukukta Yahudi şeriatı referans alınacaktır. Dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail'e dönme hakkı vardır. İsrail'in başkenti Kudüs'tür."
Dolayısıyla yasada, dünyanın farklı ülkelerindeki Yahudiler'in İsrail'e gelip yerleşmesi teşvik edilirken bırakın 1948'de vatanlarından sürülen Filistinliler'in geri dönüşüne izin vermeyi şu an Filistin'de yaşayanlara yönelik etnik temizliğin daha da artırılacağı vurgulanıyor. *** 1900'lerin başında Ürdün Nehri ile Akdeniz kıyıları arasındaki toprakları Eretz Yisrael (İsrail Yurdu) ilan eden Siyonistler, bitleri kanlanır kanlanmaz göz koydukları toprakları daha da genişlettiler.
Nitekim İsrail'in ilk başbakanı olan Ben Gurion 14 Mayıs 1948'de günlüğüne "Amerikan bağımsızlık bildirgesine bakın. Ülke sınırları hakkında bir şey denilmiyor. Biz de devletimiz için sınırlar ilan etmek zorunda değiliz" demişti.
Savunma bakanlarından Moşe Dayan ise 1967'de 'Süveyş, Sina Yarımadası, Ürdün ve Golan Tepeleri'nden sonra Lübnan ve Suriye'nin Irak sınırlarına kadar uzanan bölgeleri' Yahudi yurdu olarak işaret etti.
Bir yıl sonra ise Dayan "20 yıl önce 600 bin kişiydik. Şimdi 3 milyonuz. Kimse bunun yeterli olduğunu söyleyemez. Aynı şey toprak için de böyle" diyerek meydan okumuştu.
Ariel Şaron da Ekim 1973'te, "İsrail şimdi bir süper güçtür. Avrupa'daki ordular bizimkinden daha güçsüz. Bir hafta içinde Cezayir'den Sudan ve Irak'a kadar olan bölgeyi ele geçirebiliriz" diye zafer narası atmıştı.
Şimdi de bazı siyasiler Yahudi Devleti'nden sonra sıranın Lübnan, Suriye, Ürdün ve Sina'dan oluşan Yahudi İmparatorluğu'na geldiği kanısında.
Oysa unuttukları bir şey var.
Yahudi İmparatorluğu projesinin önünü açan bu ırkçı yasa sadece Filistinli Müslümanların değil Hristiyanların tarihi haklarını da görmezden geliyor.
Siyonistlerin işgal, katliam ve barbarlığa dayalı Büyük İsrail projesi var olan İsrail'i de yok edecek.
İnsanlık, Güney Afrika'daki ırkçılığa tahammül etmediği gibi İsrail'in Ortaçağ ırkçılığına da yakında 'dur' diyecektir.