Devletlerin basın yoluyla diplomasi yapmaları yeni bir durum değil. Bu yöntem genel olarak iki şekilde kullanılıyor. Ya, devletlerin atacakları bir sonraki adımın kamuoylarında yaratacağı etkiyi ölçmek için henüz gerçekleşmemiş bir girişim, olmuş gibi aktarılıyor ve bu yolla alınacak önlemler tespit ediliyor, ya da ikili ilişkilerin iyi ya da kötü olduğunu düşündürecek haberlerle aslında üçüncü ülkelere mesaj yollanıyor.
Söz konusu duruma dair en çarpıcı örnek, geçtiğimiz hafta sonundan verilebilir. Önce Almanya, Türkiye’deki Patriot sistemini yıl başında geri alacağını açıkladı, ardından da ABD. Her iki ülkenin füze sistemleri de NATO bünyesinde konuşlandırılmıştı ve esasen hangi tür tehdide karşı yerleştirildiği de anlaşılamamıştı.
Resmi açıklamalar, artık Türkiye’nin tehdit altında olmadığı için füzelerin varlık nedeninin ortadan kalktığı yolunda. Demek ki Türkiye’yi IŞİD ya da PKK tehdit etmiyormuş; füzeler Rusya-İran-Esad üçlüsüne göz dağı için konmuş.
Mesajların anlamı
İran ile nükleer konusunda anlaştıktan sonra olsa gerek, tehdit kalkmış olmalı. Üstelik Obama ABD’sinin Rusya ile “doğrudan muhatap” olma arzusu doğrultusunda, bu girişim bir jest olarak bile görülebilir. Yani ABD, ‘NATO’yu az geri çekiyorum, sen de az geri çekil” demek istiyor.
Bu, Rusya’ya verilen mesaj. Bir de Almanya’ya verilen mesaj var ki o da açıkça “sen tamamen geri çekil” demek.