Tüm dünya DAEŞ’le mücadele ettiğini söylerken, nasıl oluyor da bir türlü bu yapının etkisi kırılamıyor, belli bir alana hapsedilemiyor, kaynakları kurutulamıyor diye sorup duruyorduk.
Bir kaç gün önce Fransız le Monde gazetesi, sorularımıza ışık tutacak bir haber yayınladı.
Dünya çapındaki gücü tartışmasız olan Fransız çimento firması Lafarge, 2010 yılında Suriye’nin kuzeyindeki, Akçakale’nin hemen karşısındaki Telabyad’da Ortadoğu’daki en büyük fabrikasını kuruyor. O tarihte her ne kadar Arap kalkışma dalgası başlamış olsa da, henüz Suriye’ye ulaşmadığından firmanın bu ülkeyi güvenli bulmuş olması ve kendisine üs olarak seçmesi anlaşılabilir.
Büyük firmalar, bir ülkeye yatırım yapmadan önce risk analizleri yaparlar. Muhtemelen Lafarge da yapmıştır. Analizler sonunda ya ülke güvenli bulunmuştur, ki yanlış analiz yapıldığı anlamına gelir; ya da riskin paraya dönüşme ihtimali çok yüksek olarak hesaplanmıştır.
Firma, risk ortamında kazancın artacağı yönünde karar vermiş ve Esad güçleri ile Kürtlerin etkili olduğu bölgeyi, riski azaltacak bölge olarak görmüş olmalı ki bölgeye yerleşmiş.
Konu iş ise herkesle anlaşılır
Firma üssünü kurduktan kısa bir süre sonra evdeki hesap çarşıya uymamış. Suriye’de iç savaş çıkmayacağını, çıkarsa hemen biteceğini, Esad’ın gideceğini ya da ülkenin bölünüp hemen bir Kürdistan devletinin kurulacağını sananlar gibi Firma da yanılmış.