Küresel sistemde etkili olan basın yayın kuruluşları, Doğu ya da Batı diye ayırmadan, darbe girişimi karşısında benzer yaklaşımlar sergilediler. Bu kuruluşların bir kısmı, bulundukları toplumun genel eğilimlerine uygun pozisyonlar alarak adeta onların hislerine tercüman oldular, bir kısmı ise toplumun düşüncelerini şekillendirmek için çaba sarf ettiler.
Çok sayıda yabancı yayın kuruluşu, 15 Temmuz gecesi yaşananları darbe oldu şeklinde duyurdu. Bu, Türkiye’nin hala darbe olabilecek ülke biçiminde görüldüğünü gösteriyor. Diğer bir ifadeyle, konu Türkiye ise darbe doğaldır türü bir bakışın ne kadar yaygın olduğu anlaşılıyor. Demek ki Türkiye’nin AK Parti iktidarıyla demokratikleşmesinin mümkün olamayacağı kanaati çok yaygın.
Eğer bir kasıt yoksa, diğer bir ifadeyle, kasten Türkiye’nin zaten anti demokratik bir ülke olduğu izlenimi yayılmıyor ise, darbeyi doğal bulan kuruluşların çok önemli bilgi eksiği söz konusu demektir. Bilgi eksikliği yoksa, o zaman da dindar muhafazakar bir iktidarın Müslüman olması halinde asla demokrasiyi kurmayacağı ön yargısı hiç kırılmamış demektir.
Kafa karışıklığı
Haberler darbe oldu şeklinde verilmiş olmasına rağmen, bu darbe çok şükür ki gerçekleşmedi. Yabancı yayın organlarının bir kısmından anladığımız kadarıyla epeyce üzülen olmuş. Ancak bundan daha önemli olan, darbecilerin bu yola girmelerine yol açan nedenlerin iktidarda aranmasıydı.
Bir tür, “ Yaptılar da, sor bir niye yaptılar...” şeklindeki bu tutum, kalkışmayı hoş gören bir ima taşıdı. Dolayısıyla da eleştiriler zalime değil, mağdura yöneldi. Ancak esas kafa karışıklığı darbeyi halkın engellemiş olmasıyla ortaya çıktı. Önce, tanklara karşı çıkan halkın sadece muhafazakarlar olduğu, dolayısıyla bunun da “demokrasi” açısından yetmez bir görüntü olduğu öne çıkarıldı. İnsanların tek derdi, darbeye karşı çıkmak değil, partilerini ya da cumhurbaşkanlarını korumak gibi bir hava yaratıldı. Kaldı ki sırf bu iki neden dahi, pekala demokrasinin savunulmasıyla ilişkilendirilebilir.