Avrupa’yı en fazla sarsan, Avrupalılık değerleri olarak anlaşmalara giren insani konuları en çabuk unutturan konu, göçmenler.
Bir çok AB ülkesinde komşu AB üyesinden gelenler bile göçmen olarak görülüyor. Doğu Avrupa ülkeleri AB’ye katıldığında, Fransa’da Polonyalı muslukçuların gelip Fransız muslukçuları işsiz bırakacağı yönünde büyük bir infial yaşanmıştı. Benzer biçimde batı Almanlar, akrabaları olan Doğu Almanları aralarına almamışlar, hatta bir Doğu Alman olan Merkel şansölye olunca basın yıllarca onun bu kimliğiyle uğraşmıştı.
Sonraları, Sarkozy başta olmak üzere birçok AB üyesi ülke lideri, Romanlarla uğraşmaya başlamıştı. Önce otobüslere doldurup şehir dışlarına göndermişler, ardından bu insanların Bulgaristan ya da Romanya’dan geldiklerine karar verip, yine otobüslerle onları gözlerinin görmeyeceği yerlere yollamışlardı.
AB’nin bir diğer sorunu da Afrika’dan gelen göçmenler oldu; bu sorun Akdeniz’i geçip İtalya kıyılarına ulaşan Afrikalılardan kaynaklandı. Bir dönem İtalya o kadar bunalmıştı ki, tüm gelenlere AB kimliği verip bu insanların İsveç’e kadar gitmelerinin önünü açmakla tehditler savurur hale gelmişti.
AB içinde kampa kapatma
Göçmenler üzerinden devletlerin birbirlerini tehdit etmesi, zaten başlı başlına insanlık dışı bir politika. Ancak ne yazık ki bu Avrupa’da artık normal karşılanıyor. O kadar normal karşılanıyor ki, bulunan çözümler bile sorgulanmıyor. Örneğin Afrika’dan gelen göçmenler için bulunan çözüm, Akdeniz’e kıyısı olan AB üyesi devletlere para verilmesi ve onların da bu paralarla gelen göçmenlere ya kamplarda bakmaları ya da geri yollama masraflarını karşılamaları.