Dünyanın bazı yerlerinde insanlar yaşadıkları yerlerde gördükleri zulümden, fakirlik ve çaresizlikten ülkelerini terk edip kendilerini “insan kaçakçılığı” yapan kişilere teslim etmek zorunda kalıyorlar. İnsanların elinde avucunda ne varsa alan “simsarlar”, onları bir gemiye doldurup denizlere bırakıyorlar.
Bu gemilere binenler en yakın “refah” ülkesine varma umudu taşısalar da vardıklarında kendilerini bekleyen yaşamın da matah olmadığını biliyorlar. Buna rağmen balık istifi misali taşınacakları, aç susuz kalacakları gemilere bindiklerine göre ülkelerinde kalmalarının riski çok daha büyük.
Bu insanlık dramının içinden nasıl çıkılacağına dair fazla ipucu bulunmuyor. Çözüm esasen köken ülke koşullarının düzeltilmesiyle ilgili. İnsanların ülkelerini terk etmek zorunda kalmamalarının sağlanması gerekiyor. Ancak bu beklenti, ne yazık ki “çiçekler ölmesin, balinalar yaşasın” türünden bir dilekten öteye gitmiyor.
Göç veren ülkelerin hemen hepsi otoriter yönetimlere sahip. Göç yoluyla kollamak zorunda kalacakları insanlardan kurtulmuş oluyorlar. Sorunun köken ülke açısından çözümü demek, o ülkelerde rejimin değişmesi demek. Tam da bu nedenle hızlı çözümler üretmek imkansız gibi.
Denizde bırakılanlar