Minik Aylan’ın cansız bedenini bulan Jandarma Astsubay Kıdemli Üstçavuş Mehmet Çıplak’ın “Aylan bebeği görür görmez hemen aklıma oğlum geldi ve bir an kendimi onun babasının yerine koydum; Bu tarif edilemeyecek kadar acı ve trajik bir durumdu” sözleri son derece çarpıcıydı. Zira, ölümlerin ne kadar trajik olduğunu idrak edebilmek için insanın kendisini ölenin yakını yerine koyması gerekiyor. Demek ki kilit sözcük kendini başkasının yerine koymak.
İnsan kendisini başkasının yerine koyduğunda, iki önemli kazanç sağlıyor. Birincisi, başkasının duygularını anlıyor. Başkalarının duygusunu anlamak, hoşgörüyü, yumuşak dili, anlayışı teşvik ediyor. İkincisi, başkalarının davranış biçimlerini, atacağı adımları öngörmeyi olanaklı kılıyor. Diğer bir ifadeyle insan kendisini başkasının yerine koyduğunda, karşısındaki kişiler somut, tanımlı, ismi ile hafızada yerini alan birer özneye dönüşüyorlar.
Normal dönemlerde bir toplumda yaşanan acılar karşısında bu türden duyguları yaşamak daha kolayken, çatışma ortamlarında ne yazık ki insanın kendisini başkasının yerine koyması çok zor oluyor.
Kendini başkasının yerine koymamak