KKTC’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri ile “Kıbrıs Sorunu”nda yeni bir aşamaya girildiği anlaşılıyor. Bilindiği gibi Sayın Akıncı seçilir seçilmez yaptığı ilk açıklamaya Türkiye’yi konu etti; ana vatan-yavru vatan ilişkisinin değişmesi gerektiğini belirtti.
Bu beyan, Türkiye ile Kıbrıs’ın iki eşit oyuncu olarak değerlendirilmesi gereğine işaret ediyordu. Vurgulamakta yarar var, KKTC Türkiye dışında hiçbir devlet tarafından tanınmadığı için uluslararası hukukun öznesi değil; dolayısıyla devletlerin egemen eşitliği kavramı içinde ele alınamaz. Ancak GKRY tarafından temsil edilen Kıbrıs, uluslararası hukukun öznesi ve egemen eşitlik kapsamında. KKTC Cumhurbaşkanı’nın ana-yavru ilişkisinin bitirilmesinden bahsetmesi de bu bağlamda önemli. Zira kast ettiği, KKTC’nin Güney ile birleşerek tek bir oyuncu haline gelmesi.
Olumlu tarafından bakılırsa, Akıncı’nın Türkiye’nin de desteklediği Annan Planı’nın arkasında durduğu düşünülebilir. Ancak Türkiye’ye ne yapması gerektiğini söyler edasıyla dile getirilen cümleler, başka şeyleri ima ediyor.
Anlaşıldığı kadarıyla, KKTC’deki baskın eğilim AB’ye dahil olmayı sağlayacak ne varsa yapılması gerektiği yönünde.
KKTC üzerinden gerilim
KKTC vatandaşı olanlar açısından anlaşılabilir bir durum. Sorunun çözümünde yol alınamıyor; taraflar arası görüşmeler kesildi. Türkiye’nin AB üyeliği yakın olsa sorunun çözümü ile üyelik eş zamanlı gerçekleşebilir; bu süreç de tıkandı. Üstelik ada çevresinde zengin doğal gaz yatakları olduğu biliniyor ve Rum tarafı elde edilecek zenginliğin Kuzey ile de paylaşılmasını kabul etmiş vaziyette.
Kısacası “Türkiye’ye ihtiyaç yok” diyen devletlerin tezlerini güçlendirecek bir ortam mevcut. Ancak ortada bazı sorunlar bulunuyor. Bunlardan birincisi, Kıbrıs’ın birleşmesine itiraz eden ülkenin Türkiye olduğunun sanılmasıyla ilgili. Sorun ortadan kalkarsa Kıbrıs, Türkiye’nin AB sürecinde bir engel olmaktan çıkar ve AB artık kesin bir karar vermek zorunda kalır. Kıbrıs sorununun devamı Türkiye’yi AB’de istemeyenler açısından tercih edilir. Ayrıca acaba adadaki İngiliz üsleri, İngiltere’nin garantörlüğü gibi konular ne olur?
İkinci sorun, doğal kaynaklardan Türk kesiminin de yararlanacağı sözünün beklentilere uygun biçimde gerçekleşeceğinin hiç bir garantisi olmaması.