Bir kaç defa yazmışlığım vardır. Türkiye’de yaprak kıpırdadığında, koca coğrafyamızda fırtına kopar. Ondandır ki; Türkiye’de son bir kaç gündür yaşananlar, hem dostun, hem de düşmanın gündemindedir. Düşmandan bahsetmeyeceğim. Zaten üretilmeye gayret edilen senaryolar, durmayan baskılar ve anti Türkiye yaklaşımına neredeyse alıştık. Lakin Türkiye’ye umudu olarak bakan coğrafya ve dost olanlar için, “Türkiye’deki siyasi olayların nereye varacağını” sual edip durmalarını da hatırlatmak isteği geçti gönlümden. Türkiye; son 16 senedir öyle bir hikâye yazmakta ki, umut gözüyle bakanların başını dik tutmalarına yetiyor bu hikâye. Bunu yaparken, bu devletin derin kodları, yetiştirdiği şahsiyetleriyle, hep zinde olan mefkûresiyle, inancı, irfanı ve imanıyla, koca bir çınar misali, her tarafa gölge salmayı başarmaktadır. İslam âleminin tek sesi, tek gücü olabildiyse, içindeki derin irfan duygularının getirisiyle bunu başardı. Bizim taşıdığımız mefkûre, devletin zeval görmemesi felsefesini içerisinde barındırmaktadır. Zaten bunca darbelere ve düşmanlıklara rağmen, devletlerimizin tarihte yazdığı bunca muhteşem sayfaların esasını da, bu felsefe oluşturmaktadır. Türkiye’nin, siyasi tarihe geçecek her kritik dönemde, süreci yönetme kabiliyetinin ise ender rastlanan bir tablo olduğunun da altını çizmek isterim. Son 16 senedir, dünyaya Türkiye’den bir mesaj verilmekte. Bu da “Adalet” mesajı. Bu mesaj sadece sözlerden ibaret değil. Fiilen adil olmayan dünyaya, adaletin nasıl olduğunu gösteren bir mesajdır. Bunu devlet adına yapan ise belirttiğim gibi, bu devletin, bu milletin yetiştirdiği şahsiyetleridir.